İnternette araştırma yaparken ABD'nin 16. Başkanı Abraham Lincoln'ün oğlunun öğretmenine yazdığı Milli Eğitim Bakanlığımızın web sitesinde yayınlanan mektup dikkatimi çekti. Ben de merakla “Neden Milli Eğitim Bakanlığı bir ABD Başkanının kaleme aldığı mektubu kendi web sitesinde yayınlıyor?” diyerek hemen okumaya başladım. Mektubu okuduktan sonra Lincoln'ün oğlunun öğretmenine yazdığı şiirsel ve ders niteliğindeki mektup herkesçe bilinmeli gibi geldi bana.

Mektubu sizlerle paylaşmadan önce kaleme alan ABD Başkanı Lincoln'ün nasıl bir kişilik yapısına sahip olduğunun bilinmesinin mektubu okuduğunuzda anlayabilmeniz açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Kısaca değinmek isterim:

1860 yılında Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olarak başkan seçilen Lilcoln göreve geldiğinde ilk iş olarak “kölelik” meselesi yüzünden Kuzey ve Güney eyaletleri arasında başlayan iç savaşı bitirerek Amerika'da birlik ve beraberliği sağladı. Her alanda büyük ilerlemelere imza attı. Attığı en önemli adımlardan birisi de köleliğin kaldırılması oldu.

Başkanlık öncesi ve başkanlık süresi boyunca insan hayatına değer vermesi ve adil olmaya çalışması ile Amerika'yı hiçbir başkanının olmadığı derecede bilgece ve adaletle yönetmeye çalıştı.

Lincoln 1865 yılında siyahilerin hakları için konuştuktan 3 gün sonra bir tiyatroda suikaste kurban gitmiş ve tarihte suikaste uğrayan ilk Amerikan başkanı olmuştur.

Tarihsel değerlendirmelerde en iyi ABD başkanlarından biri olarak kabul edilen Lincoln, bir çocuğun yetiştirilmesiyle alakalı, hayata güzel bakabilmeyi, öğretilmesi gereken temel değerleri yazdığı mektupta öyle güzel özetlemiş ki.

İşte o mektup...

"Oğlumun öğretmenine,

Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını... Fakat şunu da öğret ona: Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini milletine adamış bir lider vardır. Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.

Zaman alacak biliyorum; fakat, eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen, sessiz kahramanların sırlarını öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.

Eğer yapabilirsen, ona kitapların harikuladeliklerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi sırlarını düşünebileceği sessiz sakin zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha haysiyetli olduğunu öğret ona.

Kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi... Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma. Bütün insanları dinlemesini öğret ona. Fakat bütün dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret...

Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret ona. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini... Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını, fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.

Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona... Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret. Ona nazik davran, fakat onu kucaklama. Çünkü, ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.

Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır. Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım...

O ne kadar iyi, küçük bir insan, Oğlum..."

*

Ben de zaman zaman eğitim sistemimiz ile ilgili, sorunlar ve sıkıntılar ile ilgili izlenimlerimi kaleme almaya çalışıyorum.

Mart 2017 tarihinde yayımlanan "İş Bulamayanlarla, Eleman Bulamayanların Birlikte Yaşadığı Ülke..." başlıklı köşe yazımda eğitim sistemimiz ile sıkıntılara ve sorunlara değinmiştim.

Yazımın son bölümünde hatırlayacak olursanız:

"Napolyon'un ‘Para, para, para…’dediği gibi…

Ben de ‘Eğitim, eğitim, eğitim…’ diyorum. Diyorum da, iş bulamayanlarla, eleman bulamayanların birlikte yaşadığı ülkemizde:

Eğitim yok mu? Var.

Bu eğitim verimli mi? Değil.

Verimli hale getirmek için ne yapmak lazım? Sınıfta kalmama gibi saçmalığı ortadan kaldırarak, kaliteli, ülkenin ihtiyacına uygun öğrenci yetiştirmenin temelini atıp, devamını getirmenin çaresine bakmak lazım..."şeklinde görüşlerimi paylaşmıştım.

Şimdi bu mektubu okuyunca eğitim sisteminin ve ideal öğretmenin de nasıl olması gerektiğini az çok anlamış oluyoruz diye umut ediyorum.

Değerli okuyucularım;

Hepimizin malumu olduğu üzere 15 Temmuz 2016 tarihinde milletçe birlik ve beraberliğimizi bozma hedefiyle emsali görülmemiş hain ve alçakça bir askeri darbe kalkışmasına tanıklık ettik.

Milli kurumlarımıza, milletimizin bölünmez bütünlüğüne kast ederek milli iradeyi ayaklar altına almayı isteyen FETÖ/PDY terör örgütü tarafından gerçekleştirilen bu pervasız kalkışmayı, milletçe geri püskürtmeyi başardık.

Ben de bu vesile ile bu hain kalkışmanın yıl dönümünde cesaretleriyle, dirayetleriyle, kararlı ve dik duruşlarıyla tarih yazarak kalplerimizdeki mümtaz yerlerini her daim muhafaza edecek aziz şehitlerimizi minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad olsun.

En güzel günler sizlerin olsun...