Abilerin ablaların dünyası yerle bir oldu.
Tanrı, içindeki boşluğu evreni yarattı.
Evrenin içine gezegenleri…
Gezegenlerin içine dünyayı…
Dünyanın içine hayatı…
Hayatın içine insanı yerleştirdi.
Yaradılış noktamız hep bir noktadandır.
İlk “ağabeylerim- ablalarım” sözünü çocukluğumda vapurda duymuştum. Sokak satıcılarının klasikleşmiş giriş cümlesiydi. İlgiyi üzerlerinde toplamak için yaparlardı.
Harika şeyler yaptığını göstermek, samimi olduğuna inandırmak için kullanırlardı bu kelimeleri.
“ABİLERİM- ABLALARIM şu elimde gördüğünüz alet on kişinin işini yapıyor…”
Derken…derken…
Ağabeylerim- ablalarım yön değiştirdi.
Din ticareti yapmaya başlayanlar, küçük yaşlarda sözde okutacağız diyerek aldıkları çocukları yetiştirdiler. Daha küçük çocukları ikna etmeleri için abi-abla görevi verdiler.
Toz tanecikleri gibi çoğaldılar…
Din ticareti yapanlar iktidarla kol kola gezdiler…
İnsanları din ile korkuttular…
Din adına oy topladılar…
Din adına kandırdılar…
Ülkemizi parsel parsel paylaştılar.
Ama bir gün baktılar ki diğeri daha fazla söz ve parsel sahibi olmuş. Toz taneciklerini birbirlerinin üstüne atmaya başladılar.
Birbirlerini kucaklarken,
Onbeş yıl birlikte çaldılar, birlikte oynadılar,
Sonra “küstüm oynamıyorum”…
Herkesin ve en önemlisi AKP’nin bildiği ağabeyler- ablalar sanki yeni ortaya çıkmış gibi toplanmaya başladı.
“Gel vatandaş gel. Kaçırma! En iyisinden din mucitlerinin! Göz nuruyla, sabahlara kadar harıl harıl çalışarak yarattığı, büyük fedakârlıklarla yetiştirdiği, medarı- iftiharımız ağabeyler ablalar burada. Bunların taklidi- plastiği yok!”
Hatta daha da ileri gittiler,
“Saçın mı yok üzülme. Sür kafana anında saç biter. Tarak ile ayna da yanında bedava!”
Gel vatandaş gel! Bizim tarikata gel!
Şimdi iktidar partisine sürekli sormak lazım;
Hep gözünüzün önünde durduğu halde, görmemezlikten geldiğiniz bu gerçek ortaya çıktığında ilahi adalet size nasıl işleyecek biliyor musunuz?
Abilerim ablalarım, biliyorum çokça beklediniz ve sıkıldınız, ancak şu an kasada para kalmamıştır.
Her gününüz güzel olsun.