Bu seçim benim belki 25. belki 30. seçim görmemdir. En azından elli yıldır aynı senaryo, aynı laflar, aynı liderler, aynı zihniyet ve aynı millet.
Aynı derken hata dolu, çağ dışı, basit, seviyesiz, laf ebeliğine dayalı bir sistem demek istiyorum. Kimse kusura bakmasın, aynı yanlışlara ve aynı yalanlara mahkûm edilmiş saf bir halk. Vallahi yüreğim kanıyor. Bu yanlışlar, bu yanlış gidiş, artık vicdanımın tahammül sınırlarını zorluyor.
Önce Türkiye bazında bakarsak, hepsi Türkiye’yi kurtaracak. Hepsi Türkiye sevdalısı. Vaatler, vaatler, vaatler. Karşılıklı hakaretler, ağır sözler, alaylar. Her biri diğerini “vatan haini” görüyorken, kendini mükemmel üstü görüyor.
Türkiye açısından ele alan genel başkanları bu yıl eh biraz plan proje sunar oldular. Olabilir mi, olamaz mı, tutar mı tutmaz mı eleştirmiyorum. Zira ayrı ve uzun bir mevzu. Zaten şu an benim konum değil.
Ben sadece AKP ‘nin ‘(CHP-MHP-BBP-SD-VP-BTP-LDP diyorsak AKP demek doğru ve doğal bir ifadedir)’
Projelerini uzaktan eleştirip Çorum seçimi Çorum çerçevesinde irdeleyeceğim.
*
AKP nin 12-13 yılda yaptığı hizmetleri inkâr edemeyiz. Ancak biliyoruz ki her iktidar bir şeyler yaptı. Elbette yapacak işi bu. Ben LİBERAL İNSAN olarak bunlara kanmam ve bunlar için iktidara teşekkür ederim ama şükran borcu duymam. Herkes vazifesini yapıyor, buna mecbur. Bir trafik polisi, bir öğretmen, bir doktor, bir memur, bir işçi, bir amele, bir çöpçü ne yapıyorsa iktidar olanlar da onu yapıyor. İktidarın yaptıkları(Onlar kendini aliyyülâlâ görse de) asla bir çöpçünün, bir işçinin, bir memurun yaptığından daha kutsal değildir. Sadece yaptıkları işin önem derecesi, vebali ve mesuliyeti fazladır. ‘Vebali vardır’ı tekrar ediyorum. Bu düzende (ki bu düzen köhne ve kötü bir düzendir) siyasiler (bizim ülkemizde) haddinden bin kat fazla imtiyaz sahibidir ve bin türlü istismar yapma imkânları vardır. (Bu imkânı bu düzen vermektedir.)
*
AKP nin YENİ TÜRKİYE diyerek yapmayı hedeflediği projeleri bu bağlamda düşünüldüğünde, halka hizmet duygusundan ziyade halkı, kendi AKP inancına tâbi kılma arzusu taşımaktadır. Halk dediği de daima (bütün liderler için geçerlidir) kendine oy verenler halktır. Ötekiler, “ÖTEKİ” dir. Nitekim AKP’nin planı halkı değiştirmektir. AKP demek Tayyip Erdoğan demektir. Ki bu tamamen antidemokratik bir tutumdur.
Bunun altında yatan hâkim duygu ise liderlerin (hepsini kastediyorum) kafalarında oluşan, yücelik- yücelme- yüce olma duygularıdır. Evvela halk onları yüceltiyor. Sonra onlar da “Ben ne kadar yüceyim, meğer ben ne yüceymişim” konumuna bürünüyorlar. Bu düzende ne yazık ki “âdeta (hâşâ) liderler tanrısallaşıyorlar.
*
Bazılarının beğenmediği padişahların bile çekindikleri ve önünde eğildikleri bir “Şeyhül islâm” vardı. Divan’da son söz Şeyh- ül-islâm’ın idi. O fetva vermezse padişah savaşa bile gidemezdi. Ya şimdi?
Başbakan veya cumhurbaşkanının çekindiği kim var? Kimse yok.
Başbakana ve Cumhurbaşkanına “Hayır” diyecek kim var? Kimse yok.
*
Bunu niye anlattık?
Şunun için anlattık. Tek başına söz sahibi olmak çağ dışıdır, antidemokratikliktir, diktatörlüktür.
İster cumhurbaşkanı olsun, ister parti liderleri olsun bu (kötü ve köhne) düzende tek adamdırlar. Parti için demokrasisi olmayan bir düzenden çıkıp, ülke yönetimine soyunan kişinin, ülke yönetiminde ÜLKE DEMOKRASİSİ uygulaması ancak hayâldır.
Bu yüzdendir ki, Sayın Tayyip Erdoğan tek başına ve tamamen kendi siyasi görüşü doğrultusunda kararlar alarak, ülkenin TEMEL TAŞLARINI oynatmaktadır. Evet, bilgidaşları vardır, akıl hocaları vardır. Fakat onlar da onun doğrultusunda kişilerdir. Fazla karşı gelirlerse, bilirler ki ekarte edileceklerdir. O yüzden iktidarın lideri olsun veya muhalefet lideri olsun bütün siyasi liderler az biraz diktatördür.
Siyasi gelenek ve teamüllerimize göre bütün liderlerin bilgidaşları, yandaşları, paydaşları nihaî perdede, hâkim duyguları LİDERİ MEMNUN etmektir.
İyi biliyoruz ki “ÖTEKİLER” yani muhalefet asla nazar-ı dikkate alınmaz. Sayın Erdoğan’ın 2014 planı yani Ermenilerden özür diler gibi beyanatı, beğenilmedi. 2015 24 Nisan buluşması eh biraz beğenildi.
*
Gelelim “BAŞKANLIK SİSTEMİNE”
Burada da Sayın Erdoğan yanılıyor. Başkanlık sistemini savunan ve projesini sunan parti, LİBERAL DEMOKRAT PARTİDİR. Bizim savunduğumuz BAŞKANLIK, şu andaki kötü ve köhne düzenin liderlere tanıdığı “tanrısal gücü” ve dokunulmazlığı kaldıran bir sistemdir. ABD Başkanı iken Mr.Clinton, Monika davasında hâkim karşısına çıkmıştır. Bizzat mahkemeye gitmiş ifade vermiştir. Mahkeme iç donunu istemiş ve getirtmiştir. İngiltere Başbakanı Tony Blear’in oğlu trafik suçu işledi. Karakola götürüldü. 18 yaşından küçük olduğu için velisi olarak babası karakola çağırıldı. Başbakan (KENDİSİ-yalakaları değil) tıpış tıpış karakola geldi. Görevlilerden özür dileyerek oğlunu aldı gitti. Liberal Demokrat Partinin savunduğu başkanlık sisteminde milletvekilleri meclise bisiklet ile gelip gidecekler. Yüksek maaşlı sekreterleri olmayacak. İki yıl vekillik yaptı diye 15.000 Tl. emekli maaşı almayacaklar. Herkes aslî işine dönecek ve SGK’nın normal kurallarına göre emekli olacaklar. Bu kötü ve köhne düzendeki imtiyaz, istisna ve istismarlar asla ve asla olmayacak.
Acaba Sayın Erdoğan böyle bir başkanlık mı istiyor? Yoksa şu anda bu kötü ve köhne düzende zaten “SIRADAN” MİLLETVEKİLLERİNİN BİLE SAHİP OLDUĞU TANRISAL DOKUNULMAZLIĞA ilave olarak daha tanrısal yetkiler için mi başkanlık istiyor?
*
Gelelim sayın Erdoğan’ın meydan savaşına.
Cumhurbaşkanı sıfatı ile meydan meydan dolaşması kendini tatmin edebilir ama yanlıştır. Hele konuşmaları ile resmen iki başlı AKP modeli ortaya koymuştur. Bu da yanlıştır. Bütün siyasi teamüllere terstir.
Dış politikası tamamen iflas etmiştir. Bütün komşularımızla aramız bozuktur. Dış dünyadan artık davet almıyor. Türk Devletlerini gezmiyor. İslâm ülkelerini gezmiyor. Kıbrıs için, Azerbaycan için, Batı Trakya Türkleri için, Irak Türkmenleri için, Uygur Türkleri için tek kelime etmiyor. Dış ülkelerde yaşayan ve çalışan Türk milleti için proje üretmiyor. Ermeni faşizmini ve işgalciliğini kınamıyor. Çin’in Uygur vahşetini anmıyor. Fakat Mısır’ın ve Suriye’nin iç işlerine müdahale sayılan tarafgir bir tutum gösteriyor.
Bu davranış, dünya dış politika kurallarına aykırıdır.
*
Varsa, yoksa paralelciler ve haşhaşiler. Bıktık usandık.
*
2023 planı büyük bir halk kitlesi için ciddi rahatsızlık içermektedir. Çünkü 2023 ‘ün ayak sesleri (ben de öyle düşünenlerdenim) Türkiye- Türklük- Atatürk- Cumhuriyet- Lâik - Çağdaş Hukuk Devleti – Milliyetçilik- Demokrasi- inkılâpçılık, KAVRAMLARI VE KURALLARI değiştirilecektir. Dört yüz milletvekili istenmesinin altında yatan YENİ TÜRKİYE planı budur. Bu meyanda İstiklâl Marşı, Türk Bayrağı, Millî harslarımız, Millî Bayramlarımız büyük ölçüde törpülenecek ve tırpanlanacaktır. Zira AKP’li (ve eski Saadet Partili) belediye başkanlarının ve bizzat Sayın Tayyip Erdoğan’ın, ne hikmetse hep millî bayramlarda yurt dışına gezi tertip etmesi NORMAL SAĞLIKLI VE SAĞDUYULU MİLLÎ HİSLERİMİZİ yaralamaktadır.
*
Lafı uzatmayacağım. Çok ciddi tarihî ve sosyolojik olgudur ki; BİR ÜLKENİN, TEMEL TAŞLARINI oynatırsanız akıbet o ülke yıkılır. Mutlaka ve mutlaka yıkılır.
Atatürk, Cumhuriyet, Lâiklik, Demokrasi, Milliyetçilik, Sosyal Devlet ve Çağdaş Hukuk Prensiplerinden ne kadar saparsanız O KADAR AYAĞINIZ KAYAR. Mutlaka ve mutlaka kayar. Kesinlikle kayar ve mutlaka buna sebep olanların da ayağı kayar. Kesinlikle ve kesinlikle yaptıkları karton bina üstlerine yıkılır. Asla ve asla yaptıklarının hayrını görmezler ve göremezler.
Devamı var