"En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu.
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK olsun..."
Diyordu Can Yücel, Deniz Gezmiş için. Çünkü o, bugün dahi rüzgârı devam eden bir kuşağın idolü olmuştu.
Çünkü o ve o kuşak, bu halk için hayatlarını veren, bağımsızlık için başkaldıran yürekli ve yurtsever bir kuşaktı.
O ve o kuşak, emperyalizme ve yerli uşaklarına boyun eğmeyen onurlu bir kuşaktı.
İşte o kuşak imha edildi. O kuşağın rüzgârı yok edilmek istendi. Ve de bu üç genç, uyanmış toplumsal enerjinin bastırılması için idam edildi.
Peki, bu kuşağın kavgası ne idi? Neyin kavgasını verdi Deniz, Yusuf, Hüseyin?
-Verilen kavga, Amerikan sömürgeciliğine karşı bağımsız bir Türkiye kavgası idi.
-Verilen kavga, emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı milli bir kavga idi.
Yani verilen kavga; bağımsız, demokratik ve laik bir Türkiye kavgası idi.
Çünkü:
1946'dan sonra Türkiye, "Batı Bloku" yanında yer almış; ekonomisi, siyaseti, ordusu emperyal güçlerin denetimine girmişti.
NATO'ya giren ordunun milli özellikleri kaybedilir, ülke toprakları NATO ve ABD üsleriyle doldurulur olmuştu.
İkili anlaşmalarla adeta ABD'nin sömürgesi olunmuş, Kurtuluş Savaşı'nın uyandırdığı "bağımsızlık" yok olmuştu.
Yani bu kuşak Türkiye'yi böyle görmüştü.
Ve bu kuşakta milli damarlar kabarmış, yurtseverlik duyguları uyanmış, milli bir öfke ve sosyal bir uyanış yükselmişti.
* * *
Öyle ki:
Deniz Gezmiş önderliğinde 1 Kasım 1968 günü Samsun'dan başlayan, 10 Kasım 1968 günü Anıtkabir'de sona eren "Mustafa Kemal Yürüyüşü" yapılmıştı.
Amaç, emperyalizme karşı milli bir uyanışı yükseltmekti. Ve şu çağrı yapılmıştı:
"Büyük Türk Milleti!
Atatürk için toplanalım!
Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için,
Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için,
Milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için,
Tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye için,
Gazi Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım!
Yaşasın Türkiye! Yaşasın yarının bağımsız Türkiye'si için mücadele!"
Ve 10 Kasım'da Anıtkabir'e ulaşılmış; yürüyüşün önderi Deniz Gezmiş, şeref defterine şunları yazmıştı:
"Amerikan emperyalizmine karşı İkinci Kurtuluş Savaşımızda gerçekten izindeyiz. Milli Kurtuluş Savaşımız yok edilemez. Onu yok etmek için bütün Türk Milletini yok etmek gerekir."
Gençlikte uyanan bu milli refleks, ABD karşıtı bir öfkeyi yükseltmişti.
Ve ODTÜ'de Amerikan Büyükelçisi CİA ajanı olan Komer'in arabası yakılmıştı.
İstanbul'da Amerikan "6.Filosu"na ait Shangri-La gemisinden çıkan Amerikan askerleri, Deniz Gezmiş önderliğinde yurtsever gençler tarafından denize dökülmüştü.
Ne yazık ki, 45 yıl sonra yani 2013 yılında aynı yere Shangri-La isimli otel açıldı.
İşte bu üç genç; yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, bağımsız Türkiye kavgasının önünde yer aldılar. Ve de hayatlarını feda ettiler.
Deniz Gezmiş; Ankara'nın Ayaş ilçesinde öğretmen bir ailenin çocuğu olarak 1947'de doğdu. 1966'da İstanbul Hukuk Fakültesine girdi.
68 Gençliğinin unutulmaz lideri oldu. 25 yaşında 6 Mayıs 1972 günü idam edildi.
Yusuf Aslan; Yozgat'ın Çekerek ilçesinin Kuşsaray köyünde 1947'de doğdu. 1966'da ODTÜ-Fizik Bölümüne girdi. Komer'in arabasını yakanlardan ve 68 Kuşağının unutulmaz isimlerinden oldu. 25 yaşında 6 Mayıs 1972 günü idam edildi.
Hüseyin İnan; 1949 yılında Kayseri'nin Sarız ilçesinin Bozhöyük köyünde doğdu. 1966 yılında ODTÜ- İdari Bilimler bölümüne girdi. Düşünsel ve liderlik özellikleriyle 68 kuşağının unutulmaz bir ismi oldu. 23 yaşında 6 Mayıs 1972 günü idam edildi.
Ama ne bu halk unuttu onları ne de bu gençlik.
O isimler bugün de yaşatıldı, verdikleri mücadele bugün de yaşatılmakta.
O gün yükselen rüzgâr, bugün de gençliğin enerjisi olmakta.
İşte; Bursa'nın Nilüfer Belediyesinin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan anısına yaptırdığı, ölümlerinin 38. yılında Nilüfer Gençlik Parkı'na yerleştirdiği "Üç Fidan" anıtı.
İşte; İstanbul-Ataşehir Belediyesi tarafından yapılan Deniz Gezmiş Parkı ve Deniz Gezmiş Heykeli.
İşte; heykelin kaidesine yazılmış Deniz Gezmiş'in idam sehpasına giderken sözleri:
"Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı 'ölümden korkmuyorum' ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."
Peki, idam kararı nasıl onaylanmıştı? Son mektuplarında ne demişlerdi? İdam sehpasında son sözleri ne olmuştu?
Bu da yarınki yazının konusu olsun.