Lügat, sözlük itibarı ile sevgi; herhangi bir şeye varlığa, doğaya, hayvanlara ve özellikle de Allah’a, peygamberlere ve insanlara karşı yakın ilgi ve alaka duymak, bağlılık göstermeye, duyguya sevgi denir.

Esas sevgi, sevdiğini sırf Allah için sevmektir. Çünkü bütün saygıların ve sevgilerin coşkulu duyguların aslı Allah sevgisidir. Sonra yüce Allah’ın en üstün, en şerefli ve en kutsal varlığı olan insanı sevmektir. İnsanı sevmeyen bir kişi hiçbir şeyi sevemez. Toplumsal barışın, huzurun temeli işte bu sevgidir. Sevgiden mahrum olan kişilerden meydana gelen bir toplumda asla huzur olmaz. Onun için ne diyor büyük insan Yunus Emre;

Pazar kurdum götürü

Elif okudum ötürü

Yaratılanı sevelim

Yaratandan ötürü.

*

Elbette ki sevginin birçok çeşidi vardır. Bizim üzerinde durduğumuz sevgi öncelikle güzel Çorumumuzun güzel insanlarını ayırımsız sevmektir. Bu da ancak Çorumlularımızı barıştıran, kaynaştıran, onları etle kemik gibi, kemikle ilik gibi, damarla kan gibi bedenlerde can haline getiren, insanları ayrıştırmayan, ötelemeyen, itelemeyen, sen-ben demeyen, toplumsal yaralar açacak söz ve davranışlarda bulunmayan, tüm halkımızı birbirlerine karşı aynı duygu ve düşüncelerde birleştiren, vatan, millet, devlet, bayrak, ezan, din, iman noktasında birleştiren sevgidir. Bu güzel ortamı önce Çorumumuzda, sonra ulusumuzda, daha sonra da uluslararası düzeye taşımalıyız. Bu da ancak tüm insanları katıksız saf arı balı kalitesinde, sırf insan oldukları, Allah’ın en şerefli yaratığı oldukları için sevmekle olur.

*

Peki, toplumsal sevgi nasıl sağlanır:

1-Birinci derecede insanın insan olması nedeni ile herkesin insanca düşünmesi ve insan olduğunun bilinci ile davranması sağlanmalıdır.

2-Toplumun bütün farklı katmanları, aralarındaki ayrılık ve ayrıcalıkları bir tarafa bırakıp vatan, millet, devlet, cumhuriyet, demokrasi, din, iman, ahlak ve fazilet gibi üstün değerler olan asgari müşterekte birleşmeleri sağlanmalıdır.

3-Kişiler, gruplar, mezhepler, tarikatlar, partiler, resmi ve sivil toplum kuruluşları, dernekler vs. gibi kurum ve kuruluşların arasındaki menfaat çatışmalarını her kişi, kurum ve kuruluş mensupları en aza indirme gayreti içinde olmalıdır. Nefretin temeli olan haset, fesat, kin, istememezlik, bencillik duygularının yıkımına fırsat verilmemelidir. Herkesin bu ahlak dışı düşünce ve davranışlardan uzak durmaları sağlanmalıdır. Bunun için toplumun tamamını bütün bu çirkinliklerin ilacı olan hoşgörü, bağışlama, affetme, empati yapıp söz ve davranışlarımızın yerine koyarak özverili davranma hususunda toplumu eğitmeliyiz. Bunların neticesinde sevgi, saygı ve bunun da tabii bir sonucu olan toplum huzuru sağlanmış olur. Bir toplumda emniyet, itimat, güvenilirlik, saygınlık, hakkına razılık gibi erdemler mevcutsa, o toplumda birlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk, barış, güven, bölüşüm ve paylaşım, hak ve adalet var demektir ki, işte bu toplumları hiçbir güç ve kuvvet mağlup edemez. Bu ise ancak sevgi, saygı ve hoşgörü ile sağlanır.

*

Sevgi bir gün, bir hafta, bir ay gibi sınırlı sorumlu tavırlarla sağlanamaz. Bunu yılları uzun zamanları içine alacak şekilde sağlamalıyız. Bu da ancak doğacak nesillerin de bu düşünce ile yetiştirilmesi ve bu güzel hasletlerin kalıtımsal hale gelmesi ile mümkündür. Bunu sağlamak olasıdır. Çünkü insanoğlunun başaramayacağı iş yoktur. İnsanoğlu iyilikte de, kötülükte de en iyisini ve en kötüsünü yapacak kabiliyettedir. Önemli olan iyilikte yarışmaktır. Görmez misiniz ki, insanlar, imkânsızı başarıyor. Sirklerde yılanlara, atlara, fillere, hayvanata, haşarata verdikleri eğitimle dans ettiriyorlar da, toplumlarda sevgiyi, saygıyı mı başaramayacaklar? Mutlaka başaracaklardır. Bunun için insana insan gözü ile bakmak, ferdi ve toplumsal farklılıkları, klikleri, grupları, dinsel ve mezhepsel ayrılıkları, ekonomik, siyasi, sosyal farklılıkları, kişisel zaafları, olumsuzlukları, binbir renk ve desenden oluşan bir halının ayrılıkların halıya nasıl bir güzellik verdiği gibi düşünmeliyiz. Ayrılıkları çeşni, çeşitlilik olarak görmeliyiz. Bu işler kolay işler değildir. Ama başarılamayacak işler de değildir. Bunun için yıkımdan uzak durup daima yapıcı ve adaletli olmalıyız. Bu da ancak sevgi ile olur. Sevgi büyür aşk olur. Aşk yücelir sevda olur. Sevda arşa çıkar, ilahi aşka, Allah aşkına dönüşür. Sevgi böyle yüce bir şeydir.

Ne mutlu bunu başaran fert ve toplumlara.

Gelin ey kardeşler, tanış olalım, işi kolay kılalım. Bu dünya fanidir, kimseye kalmaz. Ne olur sevelim, sevilelim. Sevmeyen sevilmez bunu bilelim. Bunun için hiç kimseye hor bakma, incitip gönül yıkma, sen nefsine yan çıkma, görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler. Hedefimiz bu olmalı. Sevgi topluma hakim olmalıdır.

“Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki buçuk millet dahi elin yüzün yumaz değil.”

İbadetlerin amacı insanları yüceltmektir. Gönül kırmak Kabe’yi yıkmaktır. Kabe kul yapısı, gönül Allah yapısıdır. Kabe’nin tamiri mümkündür ama kırılan kalp tamir olmaz. Sevginin asıl kaynağı Hz. Allah’tır. Sevgili insan mutlaka Allah’ı bulur. Bütün bu güzel duyguların topluma hatta toplumlara hakim kılmak, geçmişte sevgisizlik nedeni ile çok acı tecrübeler yaşamış olan güzel Çorumumuzun güzelim insanlarının arasındaki sevgi bağlarını güçlendirmek, birlik, beraberlik ve kardeşliği Çorum’a hakim kılmak için beş sene önce 14 Şubat Sevgililer Gününü de içine alan haftayı Çorum Sevgi Haftası sevgi günleri olarak kutlanmasını temin eden Çorum Haber Gazetesi’nin bu onurlu davranışının ortamımıza hakim olmasını, tüm Çorumlu kardeşlerimizin bu yüce değere sahip çıkmalarını temenni ederken, bu güzel davranışı başlatan, yaşatan başta duayen gazeteci sayın Mehmet Yolyapar’ı, çalışma arkadaşlarını ve bu güzel duyguyu destekleyen herkesi sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

Unutmayalım ağaçlar su ile, insanlar sevgi ile beslenir. Sevgimizi kimseden esirgemeyelim.