Bilindiği gibi 5 Aralık 1934 tarihi ülkemiz kadınlarının seçme ve seçilme haklarının yasalaştığı tarihtir.
Ülkemiz kadınlarının seçme ve seçilme haklarının yasallaştığı tarihe gelirken, dünyada bu tarihten önce kadın hak ve özgürlük hareketleri alanında neler olmuş bakmak gerekir. 19. yüzyıl, tüm dünyada kadınların önce seçme, sonra da seçilme hakları yönünden, önemli aşamaların yaşandığı ve mücadelelerin verildiği bir dönem olmuş. Dünyada bazı ülkelerde ilk başlarda kadınlara, bu hakkın, önce seçme, sonra da seçilme olarak, iki aşamada verildiğini görüyoruz. İlk olarak Yeni Zelanda’da seçme hakkı 1893’de verilirken, seçilme hakkı ise 1918’de verilmiştir. Dünyada kadın milletvekillerinin meclise girdiği ilk Avrupa ülkesi 1907 yılında Finlandiya olmuştur. Bu arada bazı Avrupa ülkelerinde bu hakkın alınması için, halk oylamaları yapılmış, bu oylamalarda konunun reddi yönünde sonuçlar çıkmıştır. Norveç, Danimarka ve İzlanda’nın kadınları bu hakları 1915 yılında elde edebilmişlerdir.
Dünyada yüzyıllar boyunca kadının hak ve özgürlük arayışları ve hareketleri devam etmiştir. Bugün dünya parlamentolarında kadının temsil edilme oranı yüzde % 18 olarak görülmektedir. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadının temsili, bu oranla, hak ettiği ya da istediği yerdedir denilebilir mi? Bizim ülkemize baktığımızda ise, 2. meşrutiyetle başlayan kadın hareketlerinin Nezihe Muhittin liderliğinde kadın hak ve özgürlükleri konusunda bazı çabalarına tanık olmaktayız.
Yine bu dönemde kadın dernekleri, kadın dergi ve gazeteleri, yardım kuruluşları, hatta kadın partileri, toplantılar, gösteriler düzenliyor. Bütün bu gelişmeler ülkemiz kadınının çağdaş dünyayla cılız da olsa bütünleşme hareketlerinin başlangıcı olmuştur. Sonrasında da Halide Edip'ler, Sabiha Gökçen'ler, Afet İnan'lar belleklerde kalan, kadın hareketi içinde hemen anımsadığımız isimler olmaktadır.
2. Meşrutiyetle başlayan kadının hak ve özgürlük mücadelesi, uyanışı, asıl Kurtuluş Savaşı sonrasında hız kazanmıştır. Kadın, Cumhuriyet’in çağdaşlaşma projesinin en önemli unsuru olmuştur. Nüfusun yarısını tüm üretim alanlarının dışında tutmanın akılla bağdaşmadığını çok önceden bilen ve gören Atatürk, ülkemiz kadınlarını erkekle eşit yerlerde görmek istemiştir.
Atatürk’ün son yıllarında kendisine huzur iklimi yaratan kadın olarak da bilinen Afet İnan’ın kızı olan Arı İnan, annesinin hatıralarını yazdığı kitapta, kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardında yatan mücadelesini ve ileri düşünceyi çok güzel anlatmış.
Atatürk’ün emriyle dünya kadınlarının durumlarını inceleyen Afet İnan’ın bu çalışmaları sonrasında İsmet İnönü 8 Ekim 1934’de 191 vekille meclise bir teklif sunmuştur. Mecliste kabul edilen bu teklif kadına seçme ve seçilme hakkını içeriyordu. Öneri 5 Aralık 1934’de yasalaşıp yaşama geçiyor. 1934’de kabul edilen seçme-seçilme hakkından sonra yapılan ilk seçimlerde meclise 18 kadın vekil girmiştir. O yıllarda kadının mecliste temsil oranı % 4 olurken, bugün bu oran %15’le çok da övüneceğimiz bir noktada değildir hala.
İlk meclisin kadınları arasında Çorum’un da bir kadın temsilcisi vardı. Çorumlu kadın milletvekili Hasene Ilgaz’ı böyle bir tarihte anmadan geçmek olmaz. 7.8. dönem kadın milletvekillerinden olan Çorum Milletvekili Hasene Ilgaz hem mecliste, hem de sosyal yaşamda, izleri olan kadınlardandır. Hasene Ilgaz, kadın dergisi çıkarmaktan, yardım kuruluşları, aşevleri, halkevleri yöneticiliklerine kadar etkin sosyal görevleriyle ve yaptığı söyleşiler, toplantılarla öne çıkan kadınlardandır. Ayrıca Hasene Hanımın Kıbrıs konusundaki mücadelesi de bilinmektedir. Bu çalışmaları nedeniyle de Lefkoşa’da bir caddeye adı verilmiştir. Arşiv, tarih ve katalog konularında da önemli çalışmaları vardır.
Günümüzde değişim ve gelişim içinde dünyaya ve ülkemize baktığımızda, kadın temsil oranı, ülkemizde de dünyada da istenilen, noktanın çok uzağındadır. Dünya ortalaması sadece % 18’lere ulaşmıştır. Bu yeterli midir? Elbette ki değildir. Bütün bu olumsuzlukların yanında ülkemiz kadınlarının gurur duyacağı gelişmeler de hiç yok değil. Son CHP kurultayında alınan % 35 kadın kotası kadınlar için önemli ve ileri adımdır.
Geçmişte bizim gibi ülkeler, kadınları, yönetime katmak için, pozitif ayrımcılık, kota ve benzeri sistemlerden yararlanmışlar. Ayrıca ülkemizin gurur duyacağı başka bir durum daha vardır. Bu da ülkemizdeki akademisyen kadın sayısının dünyanın gelişmiş ülkelerinden hiç de az olmadığı gerçeğidir.
Olumlu olumsuz birçok değişimle beraber, bugün ülkemiz kadınlarının istedikleri yerde olduklarını söyleyebilmek çok zor.
Kadının sayısız sorunu var.
Kadın sorunsalı, öncelikle yine kadının kendisi için mücadelesini ve bilinçlenmesini gerektirir. Çözüm; kadın sorunsalı, uygar erkeklerin de bu konuya omuz vermeleriyle çözülebilir ancak...
Gelecek yıllarda ülkemiz kadınlarının her bakımdan istedikleri yerlerde olmalarını diliyorum.