Ben Kastamonu’da doğdum. İlkokulu, Ortaokulu ve liseyi burada okudum. İnanın Ermeni olduğumu hiçbir gün anlamadım. Türk Milleti çok hoşgörülü bir millet. 1000 seneye yakın birlikte yaşamışız. Bizim paskalyamız veya yılbaşımız olduğu zaman bir Km. aşağıdaki Müslüman köyünden hemşerilerimiz kalkar bize gelirler. Hava iyi ise köy meydanına sofra kurarız, birlikte yemek yeriz. Ramazan ve Kurban Bayramlarında da Müslümanlar gibi bayramlıklarımızı giyer, büyüklerimiz önde biz arkada ailece Müslüman hemşerilerimizin köyüne gideriz. Bayramını kutlarız. Biz birbirimizin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş iki kardeş milletiz. Ben böyle güzellikler içinde büyüdüm. Bu ülkede yaşamaktan gurur duyuyorum. Devletime yürekten bağlı bir Türk vatandaşıyım, Türkiye Ermenisiyim. Anayasamızın 66. maddesine göre de bir Türküm. Bunu ifade etmekten de gurur ve mutluluk duyuyorum” dedikten sonra Sayın Karabetyan Ermeniler kimdir, nereden gelmiştir ayrıntılı bilgi veriyor. Osmanlı Devleti içinde Ermenilerin her mevki ve makamda bulunduğunu ve hiçbir ayrıcalıkla karşılaşmadan bin yıl huzur içinde yaşadığını anlatıyor. Tehcir olayına gelince olayı şöyle özetliyor.
“Şimdi tehcir yasasına geliyorum. Maalesef devletin iç ve dış güvenliğinin zorlaştığı bir dönemde dış güçlerin de etkisiyle, doğuda Ruslar, Güneyde Fransızlar, İstanbul’da İngilizler, Osmanlı İmp. ğunu parçalamak için bazı bölgelerde Ermenileri ikna etmeyi başarmışlardır. Doğuda Ruslar Ermenilere Rus asker elbisesi giydirmiş, güneyde Fransızlar Ermenilere Fransız asker elbisesi giydirmiş ve Ermenileri maşa olarak, basamak olarak kullanmışlar ve üzülerek ifade etmek istiyorum, Osmanlı İmparatorluğunu parçalamaya muvaffak olmuşlardır. Ancak biz 1000 senedir beraber yaşıyoruz, ebediyete kadar da beraber yaşayacağız. Bunu kimse aklından çıkarmasın. Bu, bizim bu vatana ve bu bayrağa olan bağlılığımızdır.
Bu tehcir yasası, 27 Mayıs 1915 de kabul edilen üç maddelik bir yasadır. Şimdi ben bir hukukçuyum. Doğruyu söylemek görevim. Bir devletin iç ve dış güvenliği tehlikeye düşüğü zaman, meclisinde bazı tedbir kanunları çıkarabilir ve uygulayabilir. Bu onun en doğal hakkı ve görevidir. Şimdi bu yasanın uygulaması ile yollarda çocuklar ölmüş, hastalar ölmüştür. Bazı bölgelerde konvoylar geçerken çapulcular tarafından saldırılar olmuş binlerce, 100 binlerce Ermeni ölmüştür (Bunun doğrusu binlerce olabilir. Ama yüz binlerce değildir. Sayfa 41 de ki ERMENİLERİN DAĞILIMI tablosunu inceleyiniz. Ermeni nüfusunun neden abartıldığı hususunda gerçek bilgilere (Selâhattin AYDEMİR -DÜNYANIN EN BÜYÜK YALANI: SOYKIRIM sayfa 257-261'de ulaşabilirsiniz.) Şimdi burada bu olurken, Osmanlı İmparatorluğunda görevli Ermeni subaylar var. Devlet bürokrasisinin üst düzeyinde Ermeniler var. Osmanlı ordusunda Ermeni askerler var. Osmanlı Bankası genel müdürü Ermeni. Gelibolu’da İngilizlerle savaşan ve bu vatan uğruna şehit düşen Ermeniler var. Şimdi bu şartlar altında siz soykırım var diyebilir misiniz?
Dolayısıyla ben bu şartlar altında SOYKIRIM olduğu görüşünde değilim. Bu ülkede yaşayan bizler, bu olaylar nedeniyle bu çapulcuların( 1) katliam yapan bu insanların yüzünden maalesef biz basamak olarak, merdiven olarak kullanılmışız. Şimdi ben burada soruyorum. Mademki 90 sene önce böyle bir olay oldu. Rusya nerede? İngiltere nerede? Amerika nerede? Almanya nerede? Mesele güçlü Türkiye’nin zayıf düşürülmesi, hedef yapılmasıdır. Maalesef Türkiye’deki Ermenileri basamak olarak kullanmak ve hedef yapmaktır. Buna imkân vermeyeceğiz.”
Sayın Kegam Karabetyan yüreği yanarak, dış güçlerin Osmanlı İmparatorluğunu parçaladığını gayelerine eriştiklerini ama bu arada Ermenilerin de, Türklerin de ölümlerine sebep olduklarını dile getirerek, ölen Ermeniler için ve ölen Türkler için asıl tazminat ödemesi gerekenlerin Amerika, Fransa, İngiltere ve Rusya olduğunu iddia ederek ölen Ermeni ve Türklere Allah’tan rahmet diledikten sonra hukukçu gözüyle şöyle diyor:
“İmparatorluğun parçalanması için çalışan Rusya, Fransa, İtalya, İngiltere ve 1910-1920 senelerinde Ermenileri böldürmek için misyonerler gönderen Amerika, ölen Ermenilerin ve Türklerin yakınlarına tazminat ödeyecek, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunun toprak kaybı için Türkiye’ye tazminat ödeyecek. Şimdi kalkmış Ermenilere avukatlık yapıyorlar. Ermenilerin avukata ihtiyacı yok. Bizim birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.”
İKİ:- Levon Panas DABAĞYAN hocamıza kulak verelim.
İstanbul, Aksaray 1933 doğumludur.1973 de Türk Birliği üyeliğine kabul edilmiştir. 1976-77 yıllarında Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Basın sözcülüğü görevini yapmıştır. Beynelmilel (uluslararası) bir çok kurullarda bulunmuştur. Kuyumcu, Ressam, gazeteci, tarihçi ve yazardır.
Bakın ne diyor:
“Ben Türk dostu bir Ermeni değil; atalarının asırlarca bu topraklarda yaşadığı Türk Ermenisiyim”
Sayın Dabağyan’dan alıntı yapmadım bütün kitaplarını okuyunuz. Hâlen sağ olan sayın hocama Allahtan sıhhatli uzun ömür diliyorum.
ÜÇ:- Tarafsız ve dürüst Amerikalı ve Avrupalı tarihçiler “TÜRKLER SOYKIRIM YAPMAMIŞTIR” dediği için haklarında dava açılmıştır. Yalancı ve soykırımcı Ermeniler tarafsız dünya tarihçilerinin doğruyu söylemesine bile tahammül edememektedir. Biz doğru söyleyen bizi müdafaa eden bu yazarlara sahip çıktık mı bilmiyorum. İnşallah çıkmışızdır. Çıkmadıysak gerçekten büyük ayıp ve kayıp!
-a- Prof.Bernard Lewis 13 Aralık 1993 tarihli Le Monde gazetesinde “TÜRKLER SOYKIRIM YAPMAMIŞTIR” dediği için mahkemeye verilmiş ve 21 Haziran 1995 te <soykırımı inkâr suçu> işledi diye mahkûm olmuştur. Ya biz ne yapıyoruz? Her yerde ”Soykırım” diye iftar atanlara hiç sesimizi çıkarmıyoruz. Sanki soykırım gerçekmiş gibi herkes rahat rahat ve durmadan bu iftirayı atıyorlar. Fransa’da bu kelimeyi, Cezayir için kullanan bir tane Fransız bulamazsınız. Devletten önce bin kişi mahkemeye verir.
-b- Aynı şekilde Prof.Justin Mc.Carthy “TÜRKLER SOYKIRIM YAPMAMIŞTIR” dediği için çalıştığı üniversiteden kovulmak istemiştir.
-c- Yine, Prof.S.Shaw, Prof.H.Lowry, Prof.A.Mango gibi tarafsız dürüst bilim adamları Ermeniler tarafından tehdit edilmişlerdir. Belki de hâlâ tehdit altındalar. Peki, biz bunlara ne yapıyoruz? İşte bu risaleyi ve Truva yayınlarından çıkan büyük kitabımı bunun için yazdım dostlar.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Lütfen piyasada çok kitap var. Alıp okuyun. Ve göreceksiniz ki düşman hiç durmuyor. Saf saf oturup, “Yurtta sulh- cihanda sulh” diyen bir tek millet biziz. Kimsenin sulh mulh dediği yok.
DÖRT: (Son Dakika Haberi)
7 Ocak 2015 tarihli Aydınlık Gazetesinin manşet haberini sunuyorum.
5 Aralık 2015 günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal işler Daire başkanlığı, İstanbul Üni. Edebiyat Fak. ve Türk Ocaklarının tertip ettiği “TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMUNDA” konuşan,
Türkiye Ermenileri Patrik vekili Aram Ateşyan bakın ne demiştir:
“19-20. y.y.da yaşanan Ermeni meselesine yabancı devletlerin müdahalesi çözüm getirmez. 1915 olaylarını dış güçlerin müdahalesini yok sayarak anlayamayız. Parlamentoların aslî görevleri yasa yapmaktır, yargıçlık değil. Yasama meclisleri, uzmanı olmadıkları tarih konusunda kararlar almaları doğru değildir.” demiştir.
Başrahip Tatul Anuşyan da:
“Emperyalist devletler devre dışı bırakılmalıdır. Kendi topraklarımızdaki sorunu, sadece biz çözeriz,” diyor.
(SÜRECEK)

KAYNAKLAR: (1) Yazar burada ki çapulcular ifadesi ile Ermeni katilleri kastediyor. İki satır yukarıda da Ermenilere saldıranlara çapulcu demişti. Yani Türk ve Ermeni halkının genelinin rızası dışında bazı çapulcuların diğer tarafa saldırılarını kınıyor. Bu çapulcuların iki tarafa da verdiği zararı ve acıyı dile getirmek istiyor.