Beklenen kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’tü. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıp, oradan da Anadolu’ya geçti. Ankara’da 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini açtı. Ardından düzenli bir ordu kurdu. Atatürk’ün önderliğinde dedelerimiz düşmanlara karşı üç buçuk yıl amansız bir savaş verdi düşmana karşı.
Çok can verdik, çok kan döktük ama Atatürk sayesinde yurdumuzu düşmanlardan kurtardık. Özgürlük ve bağımsızlığımızı kazandık. Kurtuluştan sonra da Atatürk, geleceğimizin büyükleri olacak olan sizlere 23 Nisan gününü “Çocuk Bayramı” olarak armağan etti.
Atatürk babadan oğula geçerek sürdürülen ve ülkemizde 620 yıl süren, padişahlık yönetimini kaldırarak 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti kurdu. Buna halk yönetimi denir. Ülkemizin adı da “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” oldu. Atatürk ülkemizde bir çok yenilikler başlattı. Eğitime çok önem verdi. Ülkemizin çağdaş, gelişmiş ve kalkınmış bir ülke olma yolunda başlattığı çalışmalar Atatürk’ün hedeflediği doğrultuda bugün de sürmektedir.
Sevgili Çocuklar!
Atatürk’ün sizlere armağan ettiği 23 Nisan Bayramınız kutlu olsun. Daha nice bayramlara…” diyorum.
Yoğun bir alkışın ardından bir öğrencim sınıf öğrencimi yazdığım bir şiiri okuyor.

23 NİSAN
Daha bizler doğmadan, çok yıllar öncesiymiş.
Yurdumuza düşmanlar, yakıp yıkarak girmiş.

Atatürk’ün Samsun’dan yurda yayılmış sesi.
Toplamış Ankara’da asker, sivil herkesi.

Bin Dokuz Yüz Yirmi’nin Yirmi Üç Nisan Günü.
Kurulan Meclis ile yayılmış O’nun ünü.

O kahraman Atatürk, önder olmuş ulusa.
Büyük bir ordu kurmuş, kalmamış kaygı tasa

Savaşmış düşmanlarla, onları yurttan kovmuş.
Yurtta halk yönetimi, bu meclisle kurulmuş.

Yurtta eski ve köhne, her ne varsa kaldırmış.
Yenilikler getirmiş ülkeyi kalkındırmış.

Atatürk hayran etmiş, Türk’e koca cihanı.
Bize bayram bırakmış, bu Yirmi Üç Nisan’ı

Ne mutlu Türk’üz bize, sonsuzdur övüncümüz.
Hep ileri gitmekte, Atatürk’tür öncümüz.

Sonra diğer öğrenciler de şiirlerini okuyarak bolca alkış alıyorlar izleyenlerden. Bir öğrenci yönetiminde, koro halinde okul şarkıları söylüyorlar. Ardından eğlenceli yarışmalara geliyor sıra. Önce yumurta yarışı… Belirlenen yerde yarışmacı öğrenciler sıraya diziliyorlar. Her yarışmacının sapından ağza alınmış ağaç kaşığının içine pişmiş yumurtaları var. Yarış işareti verildikten sonra yumurtasını düşürmeden belirlenen yere ulaşan öğrenci yarışı kazanmış oluyor. Derken onun ardından çuval yarışı, halat çekme yarışı ve buna benzer yarışlar yapılıyor. Neşeli, coşkulu, curcunalı, eğlenceli bir bir biçimde sürüyor yarışlar. Anaları babaları da sevinçle, gururla izliyorlar çocuklarını. Alkış sesleri ve coşkulu sevinç çığlıklarıyla dolup taşıyor tören alanı. Sonunda töreni sonlandırarak, bayramı izlemeye gelenlere de teşekkür ediyorum.
Çocukları geldikleri biçimde yeniden yürüyüş koluna geçirerek, okula doğru yönlendiriyorum.
Öğrenci velilerinden bir çoğu yanıma gelip, bugüne kadar böylesine şenlikli ve bayraklı bayram izlemediklerini söyleyip kutluyorlar beni.
Hacı Mustafa Dayı da:
“Yaşa Tıfıl Muallim,” diyor “Ben de Gazi Paşa’nın (Atatürk) askeriydim. Bu ülke kolay kazanılmadı. Nice kan döküldü. Nice can verildi. Allah o günleri bir daha göstermesin bu millete. Seni dinlerken gözlerim yaşardı. Ne güzel anlattın. Ne yazık ki ömrü kısa oldu Gazi Paşamızın. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Seni ilk gördüğümde herkes gibi ben de, pek bir şeye benzetememiştim ama yanılttın bizi. Hele de çocukların ellerindeki bayraklarla bayram, bayrama benzedi. “Akıl yaşta değil, baştaymış” sözünü atalarımız boşa dememişler. Bu söz sanki senin için söylenmiş. Sen ne cevhermişsin be muallim! Helal olsun seni doğuran anaya, yetiştiren babaya ve okutan öğretmenlere. Gözüme girdin açıkçası. Bugüne kadar çok öğretmen gelip gitti ama senin gibi bu işi layıkıyla yapan çıkmadı.”
Doğrusu ya, gururumu okşamıştı Hacı Mustafa dayının sözleri.
“Çok sağ olun” dedim. “Bayram sonrası okullar kapanmadan okula gelir bizi onurlandırırsanız seviniriz. Hem Kurtuluş Savaşı anılarını da öğrencilerle birlikte dinleriz.”
“İnşallah” diyor.
Kendisinin savaş gazisi olduğunu biliyordum.
Okul şarkıları ve marşlar söyleyerek okula doğru yönleniyoruz öğrencilerle. O öğrenciler ki bizim umudumuz, bizim geleceğimiz…
Atatürk Türkiye’sinin bir bireyi, bir öğretmeni olmanın gururu ve onuruyla başım dik yürüyorum öğrencilerimle birlikte…