-2-

Bu beyanların ışığında, karanlığında mı demeliydim yoksa, yakın ve uzak tarihi bir daha düşününüz lütfen… Yanıt, doğuştan görme engellilerin de göreceği kadar açıktır.

Eski ABD Başkanı Bill Clinton ise “20. yüzyılın ilk yarısını Türkiye belirledi; 21. yüzyılın da ilk yarısını Türkiye'nin gidişatı belirleyecek…” diyerek ülkemizin tarihsel önem ve değerini vurgulamıştır. Şu anda Türkiye’de ABD’nin BOP projesinin Eş-Başkanı ve şerikleri iktidarda olsalar da tarihin seyrini Türk milletinin azim ve kararı belirleyecektir.

Anadolu’da 20. yüzyılın başındaki antiemperyalist savaş, sömürge toplumlarındaki halk önderleri tarafından telgraf başında günü gününe izlenmiştir.

 Emperyalistler, Anadolu’daki savaşı kaybederlerse sömürgelerdeki bağımsızlıkçı hareketleri durduramayacaklarının bilincindedirler.

Bill Clinton’un yukarıdaki ifadesinin satır aralarında Kemalist Devrimden ve sonuçlarından söz etmekte, yaşadıkları amansız yenilgiden çıkardığı derslerle hamleler yaptığı görülmektedir. Ülke içinde direnecek yapılara karşı çeşitli tertipler yaparak ulusalcı direnişi şimdilik kaydıyla ötelemiş gibi görünmektedir.

“Halep gibiyim… Her taraftan bombardıman altındayım…”

Türkiye, BOP Eş-Başkanlığı yapan Başbakanı ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un işaretine bakan “Tak-Şak” Hariciye Nazırı’yla Damat Ferit Paşa karikatürleri çizmektedir. BOP ve Arap Baharı’ın da izlenen çizgi Suriye kayasına çarpmıştır.

Eş-Başkan Erdoğan, Davutoğlu Ahmet’i kulübeye göndermek için ya sabır çeken teknik direktörü andırmaktadır. Altyazıda ise “Dere geçerken at değiştirilmez” diye bir bant geçmesi ise iyice canını sıkmaktadır. Aşağı tükürsen bir dünya, yukarı tükürsen…

Yukarısı hayli sakıncalıdır… Çünkü orada Eş-Başkan’ın “Büyük Abi”si oturmaktadır. Aşağıda ise Büyük Abi ile İsrail’in himayesinde Kak Mesut vardır. Eş-Başkan orta yolu bulmuş ve Davutoğlu Ahmet’in kâğıt sepetinin yanında beş dakika tek ayaküstünde bırakmaya, ay pardon, Kak Mesut’un ayağına göndermiştir.

Bizce Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet Paşa’nın her halükarda Prof. Dr. Vamık Volkan’ın yapacağı psikolojik katkıya ihtiyacı vardır.

Niye mi?

Davutoğlu, “Nasılsınız?” diye soran Abdülkadir Selvi’ye “Halep gibiyim… Her taraftan bombardıman altındayım…” yanıtını vermiştir. (31 Temmuz 2012)

 Suriye’yi BOP gereği bölmek isteyen “Özgür Suriye Ordusu” diye kendini tanıtan teröristlere isabet eden her mermi ve bomba sanki Davutoğlu’na isabet etmektedir.

 “Sıfır Sorun “diye ifade ettiği dış politikanın sıfır ilişkiye indirgenmesi karşısında “Arap Baharı” rüyası kâbusa dönüşmüştür. Davutoğlu kendisine çıkış kapıları aramanın derdine düşmüştür.

 “Davutoğlu, bugün yürütülen dış politikanın, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bakanların, Ak Parti’nin emeği olan, sadece kendisiyle özdeşleştirilmemesi gereken bir politika olduğunu söylemiştir.” (Hürriyet, 29 Temmuz 2012)

 Malum medyanın sistem muhibbi kalemleri de şecaat arz ederken sirkatin söyler durumdadır. İşte Akşam gazetesinden İsmail Küçükkaya… “Davutoğlu tek başına bir Türkiye politikası tesis etmiyor. ABD ile çok yakın bir müttefiklik ilişkisi içinde bölge stratejileri uyguluyor”. (Akşam, 23 Temmuz2012)

 Sirkatin söylemede sıra Davutoğlu’nda…

"Bizim için önemli olan şu; öncelikle insanlığın vicdanından kopmayacaksınız. İkincisi bölgedeki dinamikler itibariyle tarihin akışına uygun, doğru tarafta yer alıyor muyuz? Üçüncüsü de Türkiye'nin çıkarları." (Fikret Bila, Milliyet, 31 Temmuz 2012)

Bu ifadede üç şifre var. 1- Vicdan, 2- Doğru taraf, 3- Türkiye’nin çıkarları…

Komşunun tarlasındaki ürünü yakan, evini yıkanları “mülteci kampı” tabelası altında himaye edenlerin insanlık ve vicdanla ilgisini tartmayı sizin vicdanınıza bırakıyorum.

“Doğru taraf”… Kime göre doğru? Dayatılan doğru, “22 ülkenin sınırları yeniden çizilecek” diyen ABD’nin sesi C. Rise’ın doğrusudur. Türkiye’nin ve komşularının değil. Yeniden çizilmek istenen sınırlar emperyalizmin çıkarına olacaktır.

C. Rise, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanıyken de yazdığı bir makalede Birinci Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu’nun sınırlarının suni olarak çizildiğini, artık bunların doğal ve etnik gerçeklerine döndürülmeleri gerektiğini ifade etmiştir.

“Türkiye’nin çıkarı”… Yağmacı teröristi himaye eden vicdan ile BOP’un yanında el bağlayan “Tak-Şak” duruştan Türkiye’nin çıkarına sıra gelir mi?

Esad’ın gidişine tarih düşürmeye çalışan Davutoğlu gele atan tavlacıya dönmüştür.

Suriye’de dış kaynaklı olaylar başladığında Esad’a 15 gün süre tanımıştır. Birinci gele…

“Gelecek ay mutlaka düşer… İkinci gele…

“2011’in sonunu bulmaz…” Üçüncü gele…

“2012’nin ilk çeyreğinde rejim yıkılır…” Dördüncü gele…

Şamil Tayyar’ın “Esad 2013’ü görür mü?” sorusuna cevaben, “Bu yıl içinde yıkılır…” (Star, 30 Temmuz 2012)

Zarlar dönüyor… 2013’ün bitmesine kaç ay kaldı?

Esad’ın ömrünü soran bir gazeteciye, “Hiçbir zaman karmaşık süreçlerle ilgili tarih vermem” (Milliyet, 31 Temmuz 2012)

Dedik ya Davutoğlu’nun Vamık Volkan’ın gerçekten psikolojik desteğine ihtiyacı vardır.

İşin özeti… 20. yüzyılın ilk yarısını nasıl Kemalist Devrim belirlediyse 21. yüzyılın seyrini de Kemalist Devrim’in yeniden ihya ve inşası belirleyecektir. Emperyalizmin en büyük korkusu ve kâbusu budur.