Görünen o ki, iktidar cephesi de muhalefet cephesi de özellikle 1921 anayasasına vurgu yapmakta...

Geçmiş yıllarda da gündeme getirilen bu sorun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Şubat 2021 günü, “Yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi” çağrısıyla gündeme düşmüş idi.

Ve 8 Şubat 2021 günü o günün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “1921 Anayasası’nın ruhu ile Cumhuriyet’i taçlandıracağız, yeni bir toplumsal sözleşme olacak” demişti.

12 Şubat 2021 günü ise AKP’nin Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “1921 Anayasası’na dayalı yeniden kuruluş anayasası yapacağız” demişti.

Ve gün, 28 Şubat 2022…

6 muhalefet partisinin (Millet İttifakı da diyebiliriz) birlikte hazırladıkları “mutabakat metni” okundu. Ve de “1921 Anayasası’nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sonraki anayasalarda daha dar kalıplara girmiştir” ifadesiyle özellikle1921 anayasasına vurgu yapıldı.

Oysaki 1921 Anayasası, “Kurtuluş Savaşı” koşullarında oluşmuştu.

Yalnız işgale karşı savaşılırken değil, hem iç isyanlarla hem de İstanbul hükümetinin teslimiyetçiliğine karşı savaşılırken doğmuştu.

Şeyhlerin, dervişlerin, mütegallibenin baskısı altında ve savaştan yorgun düşmüş insanların yaşadığı bir coğrafyada, emperyal işgale karşı savaşan ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen kadroların anayasası idi.

Üstelik dönem, henüz bağımsızlığın bile kazanılmadığı bir dönem idi.

Yani olağanüstü önlemlere başvurmak zorunda kalan bir ihtilal anayasası olmuştu.

Çünkü emperyal işgale karşı Ankara'da, milleti temsil eden yeni bir siyasal otoritenin sesi yükselmiş, yükselen bu sesin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmuş ve de Kurtuluş Savaşı, hukuka ve milli iradeye dayanarak yürütülmek istenmişti.

İşte 1921 Anayasası böyle bir dönemin, böyle bir sürecin anayasası olmuştu.

* * *

Anayasalar bir süreçtir. Dönemin koşullarına göre birbirini besleyen toplumsal bir sözleşmedir.

Ama çağdaş, demokratik, insan haklarına dayalı olarak ya da geri teperek…

Nitekim 1924 anayasası, 1921 anayasası üzerine yeni konumlar eklenerek yapıldı.

Amaç: Çağdaş, laik bir cumhuriyeti inşa etmekti.

1961 anayasası, 1924 anayasası üzerine yeni olgulara göre devletin yeniden düzenlenmesi için yapıldı.

Amaç: Devletin yeni kurumlarla donatılması, demokratik özgürlüklerin önünün açılması, halk iradesinin meclise daha da yansıması idi.

1982 anayasası ise 1961 anayasasına bir tepki olarak inşa edildi.

Amaç: 1961 anayasasının yarattığı toplumsal uyanışı bastırmak, demokratik özgürlükleri kısıtlamak, ülke ekonomisini Batı ekonomisine entegre etmekti.

Nitekim 12 Eylül 1980 darbesiyle susturulmuş bir toplum yaratıldı. Meşhur “24 Ocak Kararları” ile ülke ekonomisi, Batı’nın finans kurumlarına teslim edildi.

* * *

Peki, neden özellikle 1921 anayasasına vurgu yapıldı ve de yapılmakta?

Üstelik hem iktidar cephesinden hem de muhalefet cephesinden…

Oysaki 1921 anayasasında hükümet sistemi, “Meclis Hükümeti Sistemi” idi.

ve Başbakan yoktu. Çünkü savaş süreciydi. Devlet oluşmamış, şeklini almamıştı. Ama yeni bir devlete giden süreç yaşanıyordu.

Henüz kuvvetler ayrılığı da oluşmamıştı. Yasama, yürütme ve yargı gücü TBMM'nin elinde idi. Meclis Başkanı, aynı zamanda hükümetin de başkanı idi.

Ve de o gün saltanat kaldırılmamış, hilafet kaldırılmamıştı. Ama “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi benimsenmişti.

Sonuçta saltanatın 1922’de, hilafetin 1924’te kaldırılmasıyla…

Ve 1928 yılında, 1921 anayasasında olup 1924 anayasasına da aynen alınan “Türkiye Cumhuriyeti'nin dini İslam’dır” maddesinin kaldırılmasıyla…

Ve de 1937’de “Türkiye Cumhuriyeti laiktir” maddesinin anayasaya eklenmesiyle, “Laik Cumhuriyet”in tarihi adımları atılmıştı.

* * *

Yine de sonuç olarak diyebiliriz ki:

Artık bu ülkenin gerçek anlamda çağdaş değerlerle donatılmış bir anayasaya ihtiyacı vardır ve de kaçınılmazdır.

Aslında iktidar da muhalefet de bunu gündemine almıştı. Hazırlıklar da yapılmıştı. Ne yazık ki, iç politikadaki çirkin kavga bu girişimlerin önüne geçmişti.

Bugün ise 2023 seçimlerine giden süreç, siyasette büyük bir canlılık yaratmıştır.

İşte bu canlılık yeni bir anayasayı da gündemine almalıdır. Ve de anayasa modeli olarak 1961 anayasası alınmalı, yeni anayasa bunun üzerine inşa edilmelidir.

Ama öncelikle henüz devletin şekillenmediği, kuvvetler ayrılığının oluşmadığı 1921 anayasasına yapılan vurgunun, özellikle bir açıklanmaya ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.