Bu ülkenin halkı çok acı olaylar yaşadı, yaşamaya da devam etmekte. Maraş olayları, Çorum olayları, Sivas olayları bu toplumun belleklerine kazınan birer felaketti. Toplumun vicdanını sarsan, büyük yaralar açan, halkı birbirine kırdıran çok kanlı olaylardı.

Ve Maraş... Birinci Dünya Savaşının bitiminde Mondros Mütarekesiyle önce İngiliz, 7 ay sonra da Fransızların işgalinde kalan Maraş...

"Sütçü İmam"ın önderliğinde işgale karşı Alevi'siyle, Sünni'siyle, Kürt'üyle Türk'üyle direnen Maraş...

İnanç ve etnik kimlik farkı gözetmeden Maraş'ın ve de ülkesinin işgaline karşı cesur ve onurlu bir direnişin bayrağını kaldıran Maraş...

TBMM'nin 7 Şubat 1973'te aldığı bir kararla, bu onurlu direnişinden ötürü Kahramanlık unvanını alarak "Kahramanmaraş" olan Maraş...

Kurtuluş savaşı sürecinde bir destan yazan işte bu Maraş ve Maraş halkına, 1978'in Aralık ayının 19'unda başlayıp 26'sında biten unutulmayan bir facia yaşatıldı. 24 Aralık ise en kanlı günü oldu Maraş'ın.

Hem de bu kez düşmanla değil, Maraş halkının kendi arasında. Aradan 33 yıl geçmesine karşın, Maraş halkının ve Türkiye halkının yüreğini yakan unutamadığı bir gün.

Peki, ne idi Maraş'a, Maraş halkına ve Türkiye'ye yaşatılan bu facia?

Olayların başlangıç noktası 19 Aralık 1978 günü sinemaya atılan bir bomba oldu. Aslında o bomba, Alevi-Sünni halkın yan yana yaşadığı illerde ve bölgelerde uzun süredir düzenlenmeye çalışılan bir senaryonun parçasıydı.

O gün Kırım Türklerinin sorununu işleyen "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmi oynuyordu. Atılan bombayı sağ kesim solcular attı, sol kesim bir provokasyon dedi.

Bombanın atılmasıyla içerdeki kalabalık galeyana getirildi. Gereği kadar tahrik edilen kalabalık, başta CHP olmak üzere hedeflenen binalara saldırtıldı.

Ertesi gün yani 20 Aralık günü Alevilerin yoğunlukta olduğu mahallede bulunan bir kahvehane bombalandı. Bir kişi öldü. Gerilim tırmandırılıyor, halkın tansiyonu giderek yükseltiliyordu.

21 Aralık günü ise iki sol görüşlü öğretmen öldürüldü. Gelişen olaylardaki tehlikeli boyutu gören vali, askeri güç istedi ama gereksiz görüldü.

Sanki Alevi-Sünni çatışmasına giden yol adım adım örgütleniyordu. Nitekim 22-23-24 Aralık'ta amaca ulaşıldı. İstenen Alevi-Sünni çatışması hayata geçirildi.

24 Aralık günü polis devre dışı bırakıldı. Güya amaç polis-halk çatışmasını önlemekti. Ve sonuçta halk kontrolden çıktı. Yani çıkarıldı. Sanki istenen de buydu. Çünkü kontrolden çıkmış bir halk sel gibidir. Nerede duracağı, kimi vuracağı, bilinmez. Hedefi neydi hiç bilinmez. Onu ancak bu halkı provoke eden irade bilirdi. Ve 24 Aralık'ta Maraş en büyük felaketini yaşadı.

Çevre illerden getirilen askeri birliklerle olaylar bir ölçüde durduruldu. Ama olan olmuştu. Maraş en kanlı günlerini yaşamıştı.

Sonuçta 111 kişi öldü.

1000'den fazla kişi yaralandı.

552 ev, 289 işyeri yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi.

Maraş olayları nedeniyle 804 kişi yargılandı. 29 idam, 7 müebbet, 321 kişiye de 1-24 yıl arasında çeşitli cezalar verildi. İdam ve müebbet cezalardan 1/6 oranında indirim yapılarak cezalar bir ölçüde hafifletildi.

İşte Maraş faciasının kısa özeti bu. Konu, Maraş olaylarını canlı tutmak değil. Karşılıklı nefreti körüklemek hiç değil. Yaşanmasa iyiydi ama yaşandı. Artık bu ve benzeri olaylardan ders çıkarmak gerekir. Alevi-Sünni tüm toplumun, bu olaylara karşı ortak nefretini yükseltmek gerekir.

Çünkü bu olaylarda ne Sünni halk kazandı, ne Alevi halk, ne de Türkiye. Kazanan olmadı mı? Oldu. Karşılıklı nefreti körükleyip farklılıkları kullanmak isteyenler, bu ülkeyi siyasal ve sosyal zaafa uğratmak isteyenler elbette kazandı.

Sonuçta bu farklılıklardan beslenen siyasi hareketlerin, provokatör güçlerin daha rahat hareket edebileceği siyasal ve sosyal bir iklim yaratıldı.

Mahalleler ayrıldı. Alevi-Sünni halk birlikte yaşayamaz hale getirildi. Toplum adeta korku üreten bir topluma dönüştürüldü. Ve de özellikle 12 Eylül Askeri darbesine giden yolların taşları döşenir oldu.

Şimdi tüm siyasi kurumlara, devletin tüm güç odaklarına, kısaca tüm topluma şunları sormak gerekmez mi?

-Alevi'yi Sünni'ye, Sünni'yi Alevi'ye düşman etmekle, yaşanan bu acı ve de kanlı olaylarla bu ülke düzlüğe mi çıktı?

-Ekonomi mi düzeldi? İşsizlik mi yok oldu?

-Açlık, sefalet mi yok oldu? Sosyal refah düzeyi mi yükseldi?

-Dökülen kanlar bu ülkeyi daha mı çağdaş yaptı?

-Özgürlükler daha mı genişledi?

-Türkiye'nin uluslar arası itibarı mı yükseldi? Yani Türkiye daha mı batılı oldu?

-Ve Maraş, ve toplum ve de Türkiye çok mu mutlu oldu?

Peki, ne idi bu olayların, yaşatılan bu acıların, dökülen bu kanların amacı?

Bu olaylar, niçin Alevi-Sünni çatışması üzerine inşa edildi? Niçin Alevi-Sünni halk sürekli tahrik edildi?

Neden bu halk çok kolay provoke edilebildi ve de halen edilebiliyor?

Bu da yazımızın ikinci bölümü olsun.