Dönemin Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç imzalı önsözde ifade edilenler yetkin bir bakış açısını göstermekte, Sinema-Edebiyat ilişkisinde olması gerekenin altı özenle çizilmektedir. “Antalya Festivali’nin edebiyat alanındaki yarışmalarını gelecek yıllarda doğrudan doğruya ‘Film Öyküsü’ ve ‘Roman’ dallarına ayırarak bu katkımızı sürdürmek istiyoruz.” Kısaca kendi edebiyatından beslenmesi gereken sinemadır istenen ve özlenen. Bu anlayışın hayata geçirilmesi için de Antalya Festivali’nin “sinema şenliği” havasından çıkartılması için geniş açılı bir strateji içermektedir önsöz.
Seçiciler Kurulu Tutanağı…
1. Fakir Baykurt, Asım Bezirci, Adnan Binyazar, Erdal öz ve Sadun Tanju’dan oluşan Seçiciler Kurulu, 28. 08. 1975 Perşembe günü yaptığı toplantıda kendisine verilen 170 hikâyeyi oy çokluğu ile aşağıdaki şekilde değerlendirmiştir.
Dursun Akçam’ın “HALEY” adlı hikâyesi BİRİNCİ,
Celal Özcan’ın “TOP YERİ” adlı hikâyesi İKİNCİ,
Orhan Pamuk’un HANÇER” adlı hikâyesi ÜÇÜNCÜ,
2. Seçiciler Kurulu ayrıca aşağıdaki hikâyeleri de övgüye değer bulmuştur.
Abdullah Taşçı, “İnsanın Yuları İncedir”
Memet Türkkan, “Bir Çocuk Oyunu”,
Ahmet Say, “Görizli Mehmet Şerif Efendi”,
Mehmet Güler, “Türkümüz Var Söylenecek”,
Ümit Kaftancıoğlu, “Bizim Başkan Oyunu”,
Necati Güngör, “Ölüm Uykusu”,
Ahmet Uysal, “Harç Kovası”,
Mustafa Balel, “Can Eriği”,
Muzaffer İzgü, “gecekonduya Güneş Doğuyor”,
İsmail Asmagil, “Harkçılar”
Nuri Erkal, “Kımıl”,
Duran Yılmaz, “Başaklar Olgunlaşırken”
3. Seçiciler Kurulu, yukarıda adları yazılı 15 hikâyenin bir kitap hâlinde yayınlanmasında yarar görmektedir.
4. Seçiciler Kurulu, yarışmaya gönderilen 170 hikâyenin büyük çoğunlukla toplum hayatını ve yurt sorunlarını olumlu ve gerçekçi bir yaklaşımla ele aldığını saptamış ve bundan kıvanç duymuştur.
5. Seçiciler Kurulu, Antalya Belediyesi’nin çok olumlu bir girişimle hikâye dalında açtığı bu yarışmanın gelecek yıllarda edebiyatın başka türlerinde de gerçekleştirilmesi dileğini belirtmeyi bir görev sayar. Saygılarımızla. /28. 08. 1975
SEÇİCİ KURUL ÜYELERİNİN GÖRÜŞLERİ
Hikâye Yarışması’nın sonuçları açıklandıktan sonra, basının bu konudaki sorularını Seçici Kurul üyeleri, genel bir değerlendirme yaparak cevaplandırmışlardır.
FAKİR BAYKURT
“Antalya Festivali Hikâye Yarışması, sevindirici sonuçlar getirdi. Katılanlar yurdun çeşitli bölgelerinden; konuları kentlerden, köylerden, fabrikalardan, ormanlardan, gecekondulardan. Bir de gurbetçilerden… Yepyeni bir yazarlar kuşağı, bol sayıda aday… Acemiliklerini hoş gördürecek bir içtenlik ve açıklıkla yazıyorlar. 170’in içinde en az elli hikâye… Kendi payıma, seçimi zor yaptım. İlk üç dereceyi alanlarla kitaplaşacak on iki hikâyenin her biri için anlatılmaz derecede sevinçliyim. Bunlar üzerinde yeniden durmayacağım. Hemen hepsine oy verdim. Gene de aklım oy vermediğim hikâyelerde. Yazarlarını sıralasam sayfa dolar.
Şükrü Bilgiç, Saffet Uysal, İlhan Güngör, Şeref Canbay (Direnme), Kemal Ateş (Atike Teyzenin Kuyusu), Şakir Akseki, Durmuş Kaygusuz (Hortum), Saliha Devrez, Aysel Özakın, Maksut Doğan, Mustafa Asoğlu, Ali Özbakan (Çem), Hasan Sökmen, Işıl Özgentürk, Efrazim Yıldırım (Sülük Gölü), Şahin Akpek, Haşim Kanar, Sevim Karamercan, Ömür Candaş, Önder Şenyapılı, Dinçer Sümer, Almanya’dan Özdemir Başargan, Haydar Koyun…
Adlar bile değişiyor. Gittikçe artan bir hızla değişiyor edebiyatımız. İnsana bakış, sorunlara yöneliş, dil ve estetik değişiyor. Çünkü yaşam değişiyor. Daha da temelden değişmesinin bilinci yaygınlaşıyor. Uyumamak ve hızla yenileşmek isteyen bir toplumun duyarlı yanı oluyor yeni edebiyatçılarımız. Tam 12’den vurarak, tan tan tan diye bam tellerine basarak yazıyorlar. Hem adı yeni duyulanlar, hem bir iki kitap çıkarmış, dergilerde görünmüş az çok ünlüler, ekip hâlinde, daha iyi, daha yaşanılır bir toplum yapısının özlemini uyandıra uyandıra yazıyorlar.
Otuz yıldır elimde kalem yazıyorum, ama bu yarışmada yaşı 25, 30 olan yazarlara çok derinlerden bir imrenme, bir gıpta duydum. İnsanın yüreğine bunlar kadar işleyen, kafasına bunlar kadar çakılan hikâyeler yazamadığımı düşünüyorum. İçimde garip bir merak; her birini ayrı ayrı tanımak, her biriyle uzun uzun görüşmek istiyorum. Seçici olmanın zorlukları da var. Elli arada yüz derede kalıyor insan… Katılma çok olunca, hâliyle yoruluyor da… Ama bunca güzel hikâyeyle karşılaşınca unuttum yorgunluklarımı.
(SÜRECEK)