Dün torumu almak üzere okuduğu TED Koleji’ne biraz erken gitmişim.

Zilin çalma saatini beklerken epey bir düşünme fırsatı buldum.

Hem torunumun yaşam koşullarını düşündüm, hem kendi çocukluk yıllarımı…

… …

Kim ne söylerse, söylesin; biz, 1940-1960 arasında doğan insanlar Tanrı’nın sevgili kullarıyız...

Düşünebiliyor musunuz ya da hayal edip, gözünüzde canlandırabiliyor musunuz?

* Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Çünkü sokaklar boştu ve bizimdi. O sokaklarda oynadığımız oyunların tadı bir başka idi. Günümüz çocuklarının, bulundukları sokaklarda, bizim oynadığımız oyunları oynaması mümkün mü? Bırakın oynamayı, karşıdan karşıya tek başına geçmesi mümkün mü?

* İnternet arkadaşlarıyla değil gerçek arkadaşlarla oynardık biz..

* Arkadaşlarımız ya da komşularımız Kürt’müş, Zaza’ymış, Çerkez’miş, Alevi’ymiş, Sünni’ymiş bilmezdik…

Hepimiz Türk, hepimiz Müslüman’dık.

Onlar sadece ve sadece arkadaşlarımız, komşularımız, can dostlarımızdı… Teklifsiz tekellüfsüz birbirimizin kapısını çalar, yine teklifsiz tekellüfsüz birbirimizin sofrasına otururduk.

* Susadığımız zaman, şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik.

* Arkadaşımız ya da arkadaşlarımızla aynı bardağı paylaştığımız halde hastalanmazdık.

* Her gün çok pilav yediğimiz halde hiç kilo alma(z)dık.

* Çıplak ayakla dolaşırdık ama ayaklarımıza bir şey olmazdı..

* Oynarken ve bisiklete binerken, asla kask takma(z)dık.

* Annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman ek gıda takviyeleri yapmazlar, vitamin hapları yutturmazlardı.

* Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratır ve onlarla oynardık.

* Ailemiz zengin değildi. Bize mal mülk değil, sevgi verdiler.

* Cep telefonlarımız, DVD'lerimiz, oyun istasyonumuz, X Box'ımız, video oyunlarımız, kişisel bilgisayarlarımız, internet sohbetimiz olmadı - ama bizim çocuk gibi çocuk, yürekleri tertemiz gerçek arkadaşlarımız vardı.

* Arkadaşımızın evini davet olmadan istediğimiz an ziyaret eder; onlarla aynı yer sofrasında birlikte eğlenerek yemek yerdik.

* Bütün akrabalarımızla iç içe yaşardık ve aramızda sıkı bağlar olurdu. Tüm kuzenler, kardeş gibi aynı ortamda, aynı bahçede büyürdük.

* Çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı ama renkli anılarla dolu idi.

Biz kendine has, anlayışlı bir nesiliz, çünkü 1940 – 1960 arası doğan biz, ÖZGÜR KUŞAĞI, ebeveynlerinin söylediğini dinleyen son nesiliz.

* Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarını dinlediği ve dikkate aldığı ilk nesiliz.

* Ve 1960 sonrası doğanlara son sözümüz… Biz büyükleriniz, sizler yaşındayken asla var olmayan, hiç görüp, tanımadığımız bir teknolojiyi nasıl kullanacağınız konusunda size yardımcı olabilecek kadar zeki bir kuşaktık…

* * *

SINIRLI sayıda üretildik biz...

O nedenle;

* Bizden keyif alın,

* Sorun bize, danışın…

* O kadar çok anlatacağımız var ki size..

* Örnek alın bizi.

* Şükretmeyi, doyumu, sevgi ve saygıyı bizden (bizim kuşaktan) öğrenin,

* Bizler bu Dünyadan göçüp gitmeden önce...