BİR:

Nevrûz,  binlerce yıldır TÜRKLER dâhil;  Çin’den tutun da Şili’ye kadar bütün dünyanın kutladığı bir tabiat hadisesidir. Kürtlere özel bir şey değildir. Lügat mânâsı YENİ GÜN demek olan nev-rûz, Farsçadır. Ne Türkçedir, ne Kürtçe.

İKİ: 

Ne yazık ki yirmi-otuz yıl evvel Millî değerler istismar edilmeye başlandı. Dindarlık taslayan bazı belediye başkanları, İstiklâl Marşımıza ayağa kalkmama saygısızlığını gösterdiler. Milli Bayramlarda yurt dışına sakız çiğnemeye gittiler.

ÜÇ:

Bazı partiler, (Güya Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal bir partisi)  parti kongrelerinde dedelerinin uğruna şehit olduğu Türk Bayrağını yere atıp çiğnedi veya hiç asmadı. Katillerin canilerin çapıtını astı.  Yani, ırkçı ve ulus temelli, faşizan Türkiye’de; demokrasi ve özgürlük olmayan Türkiye’de! Hem de dünyada asla hiçbir ülkede eşi görülmedik bir özgürlük içinde bunu yaptılar. Kimse ceza görmedi. SAĞDUYULU, SAMİMİ ve TABİÎ MİLLİYETÇİ – ULUSALCI- VATANPERVER aydınların köşe yazılarından öte tepki olmadı. Yani yasal bir kovuşturma bile olmadı demek istiyorum.

(Bir parti, Fransa’da bu böyle ayrı bir çapıt parçasını assın bakayım ne oluyor! Salondaki kongre üyelerinin tamamı ve bütün parti idarecileri hapse girer ve bir daha asla çıkamazlar. Hiçbir insan hakları derneği de gidip onlar ne oldu, hapishaneyi kontrol edeceğiz diyemez. Eğer derse, DEMOKRASİ HAVARİSİ VE ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ FRANSA(!)  heyetteki herkesin ağzını yırtar.)

DÖRT: 

Yine o mâlum zihniyetler, parti kongrelerinde dedelerinin canlarını vererek başardıkları mucizevî KURTULUŞ SAVAŞINDAN sonra kan ve gözyaşı ile yazılmış olan “İSTİKLÂL MARŞLARINI”  okumama gaflet, dalalet, cehalet ve hıyanetliğini yaptılar.

BEŞ: 

Bölücü ve yıkıcı art niyet taşıyan, Avrupa ülkelerinin “Sizin yasalarınız demokrat değil. Sizde idam cezası var. Sizde özgürlükler kısıtlı. Sizi bu şartlarda AB’ne alamayız” dedikleri vakit;  ortaya atılan bütün oyunlarını yuttular.  “Millî birlik şuurunu zedeleyici” yasalar çıkarttırdılar. Devlet, millet, bayrak, vatan, ülkü, milliyetçilik kavramlarını istismar ederek sağa- sola çekip, tu-kaka yaptılar. 

ALTI:

Çanakkale savaşı bu milletin tamamının dedelerinin kanı ve canı bahasına kazanılmış bir zaferdir. Keza “İstiklâl Harbimiz” tümden Türkiye’mizin her bölgesinde yaşayan, her ailenin iki evladını şehit verdiği bir savaştır. Ve zaferdir. Adı üzerinde KURTULUŞ SAVAŞI’ dır.

*

Bugün 18 Mart. 18 Martı anlatmayacağım. Halk her şeyin bilincinde. Dünya dahi 18 Mart’ı çok iyi biliyor. Benim dikkatimi çeken, bir haftadır tüm medya tutturmuş NEVRUZ, NEVRUZ, NEVRUZ.  Daha 21 Mart gelmeden niye Nevruz bu kadar gündem oluyor? Niye kimse 18 MART, 18 MART, 18 MART demiyor? Eğer 18 Mart yenilgi olsaydı bugün kimse Nevruz diyemeyecekti.

*

Niye ve ne hakla BDP 21 Martı babasının malı gibi sahiplendi? Senelerdir durmadan uyduruk bahaneler ile bir yıl içinde otuz kere ortalığı karıştıran, sağa-sola saldıran- cam çerçeve indiren, halk otobüslerini yakan, insanları diri diri yakan, binlerce milyar liralık milli varlığa zarar veren melanetlerine bu yıl ara mı verecekler? Nedir bu Nevruz, Nevruz, Nevruz?

*

BDP’linin nedense dilinde, ne Çanakkale var, ne 18 Mart. Yıllardır hemen hemen hiçbir Milli Bayramı da kutlamazlar, Anıt Kabre gitmezler.

Siyasi görüşleri ne olursa olsun, dini itikatları ne olursa olsun, bütün Millî Bayramlar, bu ülkede yaşayan her insanın, her ailenin, her sülalenin, her aşiretin, her cemaatin, her kavmin, her halkın bayramıdır. Bu bayramlar Millî Birliği çağrıştırır. Irkçılık mırkçılık değildir. Bütün dünyada da böyledir. Herkes,  “Bu zaferlerde benim de dedem vardı, ben de o zaferden gurur duyanlardanım” diyerek bu millî günlere can-ı gönülden iştirak eder. O zaferden ve gururdan kendine pay alır. Normal sağlıklı bir zihniyet hiçbir zaman kendini böyle bir ülkü birliğinden hariç tutmaz, kendini dışlamaz. Hiçbir cemaat veya zümre de millî bayramları kendi hesabına sahiplenemez.

*

18 Mart’ı gölgede bırakacak kadar, şimdiden Nevrûz için bu kadar gündem yapılması gerçekten çok mânidar.  Şunu iyi bilelim ki, bir ülkede -(Ülke demek toprağı ve üzerinde yaşayan halkı ile bir bütün demektir)- MİLLÎ ÜLKÜDE birlik olmuyorsa, sonu hayır değildir.

Vatan birdir, bayrak birdir, millî dil birdir, ülkü birdir, İstiklâl Marşı birdir, millî bayramları birdir, polisi birdir, ordusu birdir.

Bu birlik şuuru hâkim olmak kaydıyla, bölgesel özellikler gereği,  muhtelif zümreler, cemaatler, cemiyetler elbette olacaktır. Hepsinin kendine mahsus gelenek ve görenekler vardır. Dili ve dinî inançları vardır. Bunları özgürce yaşamak herkesin hakkıdır.

Tekrar edelim, 18 Mart da, 21 Mart da, 23 Nisan da,  19 Mayıs da, 30 Ağustos da,  29 Ekim de bütün bir milletin millî günüdür. Hiçbir zümre, cemaat, cemiyet hiçbirini kendine mâl edemez. Eğer birileri, bazı günleri bahane ederek sağa sola saldırıyorsa; zarar, ziyan veriyorsa, yasa dışı eylemler yapıyorsa ve hele ölümlere sebep oluyorsa; bunun arkasında kesinlikle art niyet vardır.

Bu ülkede ayakları bu toprağa basan herkes ama herkes şunu iyi bilmeli:

EĞER 18 MART BİR YENİLGİ OLSAYDI BUGÜN KİMSE NEVRUZ DİYEMEYECEKTİ.