17 Temmuz 2017 günlü yazımın sonunu "...bu ülkede 'demokrasi nöbeti' ve 'adalet nöbeti' birlikte tutulabilmiş olsa idi" diye bağlamıştım.

Ama olmadı, olamadı ve de olamayacak gibi..

Çünkü "demokrasi nöbeti" tutanlar "adalet nöbeti" tutanlara, "adalet nöbeti" tutanlar "demokrasi nöbeti" tutanlara inanamadı bu ülkede.

Ve 15 Temmuz'a kuşkuyla bakanların kuşkuları da giderilemedi bu ülkede.

* * *

Ve bugün Batı da kuşkuyla bakıyor 15 Temmuz'a.

Yani inancını ABD'nin hizmetine sunmuş bir cemaatin, 15 Temmuz 2016'daki kanlı darbe kalkışmasına...

-Binlerce görüntü, yüzbinlerce tanık, yüzlerce dava varken ve de sonuçlanan mahkeme kararları ile tescil edilmişken Batı kuşkuyla bakıyor 15 Temmuz'a.

-Muhafazakârı, sağcısı, solcusu bu kalkışmaya darbe derken...

-250 şehit ve 2200 yaralıyla kanlı bir bedel ödenmişken...

-Ve de yüz binler sokağa çıkarken, milyonlar bu kanlı kalkışmayı protesto ederken, darbecileri kınayıp lanetlerken Batı hala kuşkuyla bakıyor 15 Temmuz'a.

-Ya da rol yaparak inanmış gibi yapıyor...

Başta iktidar olmak üzere tüm siyaset düşünmelidir bunu. Neden hala kuşkuyla bakılıyor, sorulmalıdır bu soru.

* * *

Peki, neden inanmıyorlar, neden kuşkuyla bakıyorlar?

-İktidar mı anlatamıyor 15 Temmuz'u, yoksa Batı mı anlamıyor?

Oysaki...

-OHAL uygulamalarının hukuk sayılarak, hukukun hukuk olmaktan çıkması...

-KHK'lerin meclisin yerini alarak, meclisin meclis olmaktan çıkması...

-İktidarın, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın genelde Batı, özelde Avrupa aleyhtarlığı söylemlerindeki dozun daha da artması...

-Ve iktidarın hızlı bir kadro temizliği hareketinin, devleti ele geçirme gibi algılanması...

-Ve de son anayasa değişikliğinin, tek adama doğru bir yürüyüş olarak görülmesi...

İşte bu ve benzeri olgular, Batı'nın 15 Temmuz'a kuşkulu bakmasında, sanki haklı bir gerekçe sunmaktadır.

* * *

Peki, Batı'nın 15 Temmuz'a inanmaması ya da kuşkulu gözle bakması samimi midir? Hayır.

Çünkü:

-O Batı değil midir terör örgütlerini besleyen, silahlandıran?

-O Batı değil midir, bu ülkede tüm darbeleri destekleyip alkışlayan?

-Ve o Batı değil midir, Ortadoğu'yu tarumar edip kan gölüne çeviren?

Yani Batı'nın 15 Temmuz'a inanmaması, kuşkulu gözle bakması demokrasi hayranlığından değildir. Bu da böyle bilinmelidir.

* * *

Peki, ne yapılmalı idi?

-15 Temmuz'dan sonra OHAL kısa tutulmalı idi.

-KHK'ler yerine meclis iradesi daha da hakim kılınmalı idi.

Unutulmamalıdır ki, ülke işgal altında iken bile, kurtuluş savaşında meclis iradesi sürekli önde tutulmuştur.

-Ve temel hak ve özgürlüklerdeki kazanımların geri alınır görüntüsü verilmemeli idi.

-Ve de gazetecileri, akademisyenleri ve çalışan insanları, inandırıcı görünmeyen gerekçelerle işten atarak bir korku ve endişe ortamı yaratılmamalı idi.

Özet olarak ifade edilirse özellikle demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri geliştirme yoluna gidilmeli idi.

Ama bugün, ne ülke içine ne de ülke dışına böyle bir görüntü verilmedi ya da verilemedi.

Ve galiba sorun da budur.

Oysaki çevremizde yeni bir coğrafya yaratılırken 15 Temmuz'la yapılan hesaplaşma, Türkiye'nin önünü açan, demokrasiyi güçlendiren bir restorasyon dönemi için fırsat olabilirdi...