Ne yazık ki, bu ülkede tüm darbeler ve her türlü müdahale Atatürk adına yapıldı.

Ve de ne yazık ki, Atatürkçülük söylemi ile yapılan tüm müdahalelerin bu ülkeye ne kaybettirdiği hiçbir zaman sorgulanmadı.

Ama Atatürk kendi öznel kimliğinden uzaklaştırıldı; bir şemsiye, bir sığınak ve de meşruiyet kazanmak için bir araç yapıldı.

Bugün üzerinden tam 38 yıl geçen 12 Eylül darbesi de aynen böyle oldu.

* * *

12 Eylül, yani 12 Eylül 1980:

-Atatürkçülük adına, ülkenin açık ve kapalı bir cezaevine çevrildiği gün idi…

-Sağcı-solcu gençlerin cezaevlerine doldurulduğu gün idi…

-“Eşitlik olsun diye bir sağdan astık, bir soldan” diyerek soldan Necdet Adalı, sağdan Mustafa Pehlivanoğlu ile başlayan idam sehpalarının kurulduğu gün idi…

-Ve Atatürkçülük adına, 17 yaşındaki Erdal Eren’nin yaşının büyültülerek idam edildiği gün idi…

Devam edelim… 12 Eylül darbesi:

-Atatürkçülük adı kullanılarak ülke ekonomisinin 24 Ocak kararlarıyla İMF ve Dünya Bankası gibi “Küresel Güçler”in finans kurumlarına teslim edildiği gün oldu…

-Yani ülkenin milli kaynaklarının, “Küresel Sermaye”ye açıldığı gün oldu…

-Bunun için, toplumsal muhalefet bastırıldı; toplumun muhalif güçleri, bunun için imha edildi.

-Ve toplumsal bir uyanışın önüne geçmek için etnik ve inanç kimlikleri, siyasal arenaya bunun için sürülür oldu.

-Ve de bugün tam 34 yıldır süren, 50 bin insanın ölümüne neden olan ve bugün büyük bir bölünme tehlikesini içinde taşıyan etnik çatışmaların tohumu, o gün ekilir oldu.

* * *

İşte bunun için diyoruz ki:

-Ey, bugün ülkeyi yönetenler ve yönetime talip olanlar…

-Ey, o gün 12 Eylül darbesini davul-zurna ile karşılayanlar…

-Ey, o gün Kenan Paşa’yı çiçeklerle kutlayıp, tebrik edip, başarı dilekleri sunup ölümünde yalnız bırakanlar…

-Ey, o gün yollara, caddelere, okullara ismini verenler…

Ve devam edelim:

-Ey o gün, manşetleriyle ve köşe yazılarıyla Kenan Evren Paşa’ya büyük övgüler dizen ve o günün basın dünyasının amiral gemisi olup basının % 90'ını temsil eden üç büyük gazete… Yani Hürriyet, Milliyet, Tercüman gazeteleri…

-Ey o gün, karşısında hazırolda duran yüksek yargı mensupları…

-Ey o gün, brifinglerde onu ayakta alkışlayan rektörler…

Ve yine diyoruz ki:

-Cenazesinde olmayan, ama 12 Eylül’ün sabahında sıraya girip Kenan Paşa’nın elini öpenler…

-Cenazesinde olmayan, ama yaptığı resimleri almak için sıraya giren başta TÜSİAD olmak üzere bu ülkenin iş dünyası…

-Cenazesinde olmayan, ama Kenan Evren’e “Fahri doktora” unvanı verenler…

-Cenazesinde olmayan, ama Kenan Evren’e 1990’da “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” verenler…

Bilesiniz ki, bugünkü siyasal yapının temelleri 12 Eylül’de atılmıştır.

ki, bugünkü ekonomik yapının temelleri 12 Eylül’de atılmıştır.

Ve de bilesiniz ki bugün yaşanan; ülkenin doğusunun batıya, batısının doğuya yükselen nefretinin tohumları o gün atılmıştır.

* * *

Daha da vahim olan ise:

Ülkede siyaset, bu oluşum üzerine inşa edilir olmuştur.

Darbeyi yapan 5 general bugün hayatta değildir. Ama onlarla ifade edilen 12 Eylül darbesinin felsefesini içinde taşıyan 82 anayasası, bugün halen yürürlüktedir ve de bu devlet bu anayasa ile yönetilmektedir.

Üzerinden tam 38 yıl geçti; ama bu ülkeyi o günden bugüne yöneten hiçbir siyasal güç, 12 Eylül darbesinin ruhunu bu anayasal düzenden silmedi ya da silemedi.

Sonuçta bugün yaşananlar, 12 Eylül’ün 38 yıllık süreç içindeki ürünüdür, siyasal ve sosyal hayatta yarattığı tahribattır.

Ve de özellikle bilinmelidir ki, 12 Eylül yalnız bir darbe değil, otoriter bir zihniyetle ülkeyi yeniden dizayn eden siyasal ve sosyal bir projedir.

İşte bugün asıl sorun, 38 yıldır değiştirilmeyen ya da değiştirilemeyen bu projeyi değiştirmek olmalıdır.

Ve de 12 Eylül zihniyetini bu toplumun siyasal dokusundan silmek olmalıdır.