Gündeme yine darbe oturdu. Yani 15 Temmuz darbe girişimi... Amacı ve gücü belli olamayan bir girişim... Sanki bu toplumun mayasında, silahı kendi halkına karşı kullandıran bir darbe geni var...
Oysaki Türkiye'de darbe, salt bir siyasal iktidarı devirmek için yapılmaz. NATO'ya bağlı bir ordu iç politik hesaplarla da darbe yapamaz. Yaparsa küresel güçlerden destek bulamaz. Özellikle de Amerika'dan.
Darbe, küresel güçlerin bölge politikalarına göre değişmesi gereken, ama sivil siyasetlerin cesaretli olamadığı politikalar için yapılır. Daha doğrusu yaptırılır.
Ve ülkemizde bu hep böyle olmuştur ve de böyle olacak gibidir.
Ama burada asıl değinmek istediğim, basının, iş dünyasının, akademik dünyanın ve genelde anayasal kurumların darbelere karşı ikiyüzlü bir davranışının oluşudur.
***
12 Eylül darbesi 04’de olmuştu 06’da içeri alınmıştım. Yani 12 Eylül 1980 Cuma günü 06'dan sonra bihaberdim.
İşte bu nedenle hep merak etmiştim; 12 Eylül 1980 sabahından sonra Türk Basını, yazarlar, çizerler, tüm cumhuriyet kurumları ve iş dünyası darbe hakkında ne düşündüler, ne yazdılar diye.
Sonuçta merakımı gidermek için geçmişe yönelik bir taramayla, o günün büyük gazetelerinden biraz bilgi toplayabilmiştim.
İşte bu bilgilerden bir bölümünün yer aldığı 15 Eylül 2010 tarihli yazımdan, biraz alıntı yaparak bir kez daha bakalım dedim. Bu gazetelerde neler yazılmış, darbe hakkında neler söylenmiş ve o gün öyle söyleyenler bugün neler söylemiş bir görelim dedim.
***
13 Eylül'de Hürriyet "Atatürk Yolunda Devam..." manşetini atmıştı.
14 Eylül günlü Milliyet'in manşetinde, "Demokrasi için 12 Eylül'ün başarısı şarttır" denilmişti.
Yine Hürriyet, 17 Eylül'de "Gerçek demokratların kükremesi" manşetini atmıştı.
Tercüman'dan Rauf Tamer, Evren'in mesajını "Edebiyat şaheseri" olarak tanımlamış ve "Kenan Evren'in söyledikleri, her hukukçunun ve her profesörün başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir" demişti.
O gün Milliyet'ten Yılmaz Çetiner, "Yahu dünya varmış! Yaşam özgürlüğü ve bu özgürlüğün tadı varmış!" diye yazmıştı.
O gün Hürriyet'in başyazarı Çetin Emeç, "Vahşet havuzunda zarafet" diye tanımlamıştı 12 Eylül'ü.
O gün Tercüman'ın Genel Yayın Yönetmeni Güneri Cıvaoğlu, "İhtilalcilerin hedeflerine ulaşmaları için başarılar dilerim" demiş; Nazlı Ilıcak ise Tercüman'da, "12 Eylül bir darbe değildir diyen Kenan Evren'e tamamıyla katılıyoruz" demişti. Ve daha niceleri...
***
O günün Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve diğer yüksek yargı başkanları; Odalar Birliği, Üniversitelerarası Kurul Başkanları darbenin lideri Kenan Paşa'yı çiçeklerle kutlamışlar, başarı dileklerini sunmuşlardı.
O gün, ülkenin kaymağını yiyen TÜSİAD ve tüm iş dünyası Kenan Paşa'nın şahsında darbecileri kutlamışlar, başarılar dileyerek saygılarını sunmuşlardı.
Ve de o gün Üniversitelerarası Kurul, Kenan Evren'e "Fahri Profesörlük ve Fahri Doktora" unvanı vermişti.
İşte bu kurumlar, o gün devletin en yüksek ve en saygın kurumları idi. İşte bu gazeteler, o gün basın dünyasının amiral gemisi ve basın dünyasının % 90'ını temsil ediyorlar idi.
Ve de bu yazarlar, o günkü basın dünyasının kanaat önderi idi.
Yani bu örnek alıntılar, o günkü basın-yayın ve Cumhuriyetin yüksek kurumlarının genel eğilimini belirliyor idi.
***
Peki, bugün yani 15 Temmuz darbe girişimi için ne dediler?
-"Darbeye geçit yok" dediler.
-"Demokrasiye millet sahip çıktı" dediler.
-"Halkın gücünün üstünde güç yoktur" dediler.
-"Çözüm demokrasi" dediler.
-Özellikle her dönemde darbe şakşakçılığı yapan Hürriyet yazan Ertuğrul Özkök bile, "Hepimizin görevi, böyle bir darbe girişimine karşı durmaktır" dedi.
Peki, yanlış mı dediler ve yanlış mı durdular? Hayır, doğru dediler ve doğru durdular.
Ama Anadolu'yu açık ve kapalı bir cezaevine ve de işkence haneye çeviren 12 Eylül'e övgü düzenler, bugün böyle deyince aklımıza şu soru geldi: "Ya bu darbe girişimi başarılı olsa idi ne diyecekler idi?"
Yine de diyebiliriz ki, göreceli de olsa darbe ve darbe girişimlerine karşı siyasal ve toplumsal bir konsensüs, bu ülke için olumlu bir görüntüdür.