Tarihi diyalektiği doğru okuyan, zamana ve mekana göre doğru adımı atan, doğru karar veren bir kimlik…

-Yapacağını yaptı, söyleyeceğini söyledi.

-Çağdaş bir ülkenin temellerin attı.

-Ve ülkeyi, başta gençlik olmak üzere bu ülkenin insanlarına emanet etti.

-Ve de o, 10 Kasım 1938’de bırakıp gitti.

Ama onu “tabu” yapanlar da oldu, ona “deccal” diyenler de.

İşte bu nedenlerle 10 Kasım, bir anma günü ve bir saygı günü olduğu gibi, bir muhasebe günü de olmalıydı ve de olmalıdır.

***

Peki, o ne demişti biz ne yapmıştık?

O, “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” demişti. Ama bu söz, bir duvar yazısı olarak kaldı.

O, “Okuyan, yazan; soran-sorgulayan bir nesil” demişti. Ama soran-sorgulayan, vatan haini gibi görüldü.

O, “Gerçeği konuşmaktan korkmayınız” demişti. Ama gerçeği söylemekten ve de söyleyenlerden korkulur olundu.

O, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” demişti. Ama fikri bağlı, vicdanı bağlı, irfanı bağlı nesiller yetiştirildi.

O, “Düşünceler zorla, şiddetle, topla, tüfekle kesinlikle öldürülemez” demişti. Ama cezaevleri, karakollar, mahkemeler düşünenlerin terbiye edildiği (!) mekânlar oldu.

Ve de cezaevleri, yazdıkları için Nazım Hikmet’in, Kemal Tahir'in, Necip Fazıl'ın, Orhan Kemal'in, İskilipli İsmail Beşikçi'nin ve daha nice yazar, çizer, şair ve düşünürlerin mekânı olmuştu ve de olmakta.

***

Çünkü bu ülkede:

-Atatürk adına darbe yapanlar Atatürkçü oldu.

-Darbecileri alkışlayanlar, çiçeklerle kutlayanlar Atatürkçü oldu.

-Emperyalizmin misyonerliğini yapanlar Atatürkçü oldu.

-Atatürk’ün kapattığı “Mason Locaları”nın açılmasına izin verenler Atatürkçü oldu.

-Ve de bu ülkede, Cumhuriyeti tahrip edenler de Atatürkçü oldu.

Devam edelim...

-Bu ülkeyi Amerikan ve NATO üsleriyle dolduranlar Atatürkçü oldu.

-Bu üslere “hayır” diyenlere, “tam bağımsızlık” diyenlere “vatan haini” diyenler Atatürkçü oldu.

-Ve Samsun’dan Ankara’ya “Mustafa Kemal Yürüyüşü” yapanları asanlar da Atatürkçü oldu.

İşte Nadir Nadi, bu nedenle “Ben Atatürkçü değilim” demiş ve o kitabı yazmıştı.

***

Sonuçta bu ülkede dini kullanan dinciler türediği gibi, Atatürk’ü kullanan Atatürkçüler de türedi.

İşte örnekler:

“Tören Atatürkçüleri” türedi bu ülkede…

Yalnız resmi bayramlarda ve de törenlerde Atatürkçü olan kişilerdir bunlar.

“Reklam Atatürkçüleri” türedi bu ülkede…

Özünü benimsemedikleri halde, her fırsatta Atatürkçülükten söz ederek reklam yapan ve de sabah Atatürk, akşam Atatürk diyendir bunlar.

“Gardırop Atatürkçüleri” türedi bu ülkede…

Yalnız kravat ya da papyon takmayı Atatürkçülük sayan ve de bu ülkenin kaymağını yiyendir bunlar.

Ve bunlar, hiçbir zaman demokratik hak ve özgürlükler için bir kavganın içinde bulunmaz, ama evlerine mutlaka bir Atatürk resmi asarlar.

Yine devam edelim...

“10 Kasım Atatürkçüleri” türedi bu ülkede…

Utanma belasına Atatürkçü olanlar ve de yalnız 10 Kasım günü Anıtkabir’de boy gösteren siyasi figürlerdir bunlar.

Ve “Olağanüstü Dönem Atatürkçüleri” türedi bu ülkede…

Bunlar, darbe dönemlerinin Atatürkçüleridir. 12 Eylül darbesinde, Kenan Evren'i çiçeklerle kutlayıp yere göğe sığdıramayanlar işte bunlardı.

Elbette daha da çoğaltılabilir bu Atatürkçü gruplar(!)…

***

Ama bu ülkede bir de gerçek Atatürkçüler vardır.

-“Amerikan ve NATO üslerine hayır” diyen...

-“Emperyal sömürüye hayır” diyen...

-“Tam bağımsız Türkiye” diyen...

-Ülkenin yer altı, yer üstü kaynaklarına sahip çıkmak isteyen…

-Aklın ve bilimin rehber edildiği laik bir Türkiye'nin kavgasını veren...

-Ve de demokratik hak ve özgürlükler için bedel ödeyen...

Yani sözde değil, özde bir kavgayı veren...